Hani bu sadece bir yerel seçimdi, enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik, emeklinin sorunlarını çözecek bir seçim değildi, bunlar niye gündem yapılıyordu, yapılmamalıydı, öyle diye yola çıkmıştınız, ne oldu…
Bütün bakanları, devlet bürokrasisini sahaya sürdünüz, her biri sahada AKP adayları için oy istiyor, İstanbul’u ayağa kaldırdınız Murat Kurum’a oy istiyorsunuz; niye adaylar kendi arasında yarışmıyor?
Hani Erdoğan zaten seçilmişti, bu Erdoğan’ın seçimi değildi; neden Erdoğan seçimine çevirdiniz…
Daha önce Esenyurt düşerse ‘’Mekke düşer’’ sonra Murat Kurum’un ‘’31 Mart’ta Gazze’deki mazlumlar sevinecek’’ sözleri. Yetmedi, Erdoğan düşerseyle ilgili, AKP güzeli Buket Aydın video çekti; Erdoğan düşerse ne olur diye, ne olurmuş bakalım…
Buket Aydın ‘’Cumhurbaşkanına Sayın Erdoğan’a düşmanlık yapacaksınız diye gözünüze perde inmiş. Gerekirse HDP gelsin, gerekirse özerklik verelim, gerekirse teröristlere sınırın açalım, fetöcüler gelsin. Bunların hepsi olsun ama Tayyip Erdoğan gitsin; ben buna hayır diyorum.’’
Öyle mi, nasılsa sizden başka memleketi düşünen yok…
Erdoğan’a oy vermeyi düşünmeyen hiç kimse böyle düşünmüyor ama Erdoğan’ı savunanlar niye böyle bir söylem geliştiriyor biliyor musunuz, hesap başka, mesele Erdoğan ve ülke değil, bunların esas derdi Erdoğan sayesinde hayal bile edemeyecekleri makamlar, ekonomik kazanımları, lüküs hayatları.
Mevzu Kudüs, Gazze, terörizm değil. Buket Aydın gibiler Erdoğan giderse bol sıfırlı maaşları kaybedecek, 130 bin dolarlık yani 2,5 milyon liralık lüks saatler takamayacak, lüks villalarda oturamayacak, Erdoğan giderse; işlerini kaybedecekler, bol sıfırlı maaşlar gidecek, para muslukları kesilecek, endişe ve korkularının sebebi bu, alışılmış lüks hayattan sonra mütevazı yaşam zor!
Bir tarafta falanca teşkilat başkanının, bakanın, milletvekilinin oğlu-kızı olduğu için milyon dolarlık lüks arabaya binenler, gazeteci sıfatıyla koluna yüz binlerce dolarlık saat takanlar. Devlet ihaleleriyle zenginleşenler, el değiştiren sermayeyle Boğaz’da yalıya taşınanlar. Milyon dolarlık lüks araçlar, yurtiçi, yurtdışı lüks tatile gidenler. Kısacası iktidarla birlikte zenginleşen ayrıcalıklı zümre-sınıf…
Bu kadar mı, tabi ki değil. İktidarla birlikte hayal bile edilemeyen makamlar, koltuklar, onların getirdiği ayrıcalıklar; sınavsız, liyakatsiz elde edilen statüler…
Bunlar Erdoğan düşerse ülke düşer deyip aslında kişisel kayıplarının derdine düşenlerdir…
Bir tarafta ise, çocuğuna süt alabilmeyi, ucuz bez, ucuz gıda ürünleri alabilmek için market market dolaşarak ucuzluk takip eden, pazarın dağılmasın bekleyen çalışan ve emekliler, ev kirasını ödeyebilmenin hesabını yapanlar… Birden fazla üniversite bitirip, en yüksek puan almasına rağmen iktidara yakın olmadıkları için mülakatta elenenler var. Et süt kurumu önünde ucu et kuyruğunda sabahlayanlar, et yiyebilmek için kurban bayramını bekleyenler, ucuz ekmek kuyruklarında ömür tüketen, bayat ekmeğe muhtaç hale gelenler…
Bir tarafta bir sonraki ay kiramı, elektriğimi, doğalgazımı nasıl ödeyebilirim, çocuğumun okul masraflarını nasıl temin ederim diye düşünenlerin Türkiye’si…
Bir tarafta pudra şekeri çekenler, kollarında yüzbinlerce dolarlık saat takan, lüks yatlarda hayat sürenlerin Türkiye’si var.
Erdoğan Türkiye’sinde gelir dağılımı adaletsizliği var. Türkiye’de en zengin %1’lik kesim ülkedeki servetin %39,5’nu alırken, halkın %71’nin serveti ise 10 bin doların altında.
Erdoğan düşerse…
Ne Türkiye, ne de Kudüs, Gazze düşer. Ne olur biliyor musunuz?
Şahsım yönetim anlayışı, otoriter; her şeyi bilen reislik dönemi biter. Kuvvetler birliğini esas alan yönetim değil, kuvvetler ayrılığını esas alan yönetim olur. Bozulan devletin kurumsal yapısı yeniden inşa edilir, parti devleti anlayışı son bulur. Bakanlar, devletin tüm bürokratları, devlet gücü ve olanaklarını bir parti için seferber eden anlayış nihayete erer. TRT partinin yayın organı gibi değil, herkese eşit kamu yayıncılığı yapar.
Ayrıca akşamdan sabaha anlık, keyfi, ideolojik Saiklerle ekonomik kararlar alınmaz, liyakatli yöneticilerin rasyonel kararlarıyla ekonomi yönetilir. Çalışanın, emeklinin milli gelirden aldığı pay artar, gelir dağılımı adaletsizliği son bulur.
En önemlisi Erdoğan düşerse…
Ötekileştirme, ayrıştırma sona erer, etnisite ve inanç siyaseti biter. Doğuştan gelen bazı özellikleri üstünlük veya zafiyet olarak değerlendirme ortadan kalkar.
Cumhurbaşkanı kimseye öteki gözüyle bakmaz, kimseye cibilliyetsiz, köksüz demez, iktidara oy vermeyenler teröristlikle suçlanmaz.
Bu yerel seçimler tek kişilik yöneticinin keyfiyetine dur demek için tarihi bir fırsattır. Ya bir uyarıyla sarı kart gösterilerek, her şeyi de sen bilemezsin denilecek, ya da; bugüne kadar yanlışta yapsan doğrudur, ülke senin ne yaparsan yap, istediğini yapabilirsin mesajı verilecek.
‘’Suretini ancak suyun yansımasında görebilenler, şimdi birer ayna sahibi oldular.’’ MÖ 1700’lerde İpuver.