Edremit Çevre Derneği yayımladığı bildiri ile başta ilçe belediyeleri olmak üzere Büyükşehir Belediye Başkan, belediye meclisleri ve muhtarlıklarda görev alacak adaylara çevre konularında duyarlı olmaları konusunda uyarılarda bulunuldu.
Çevre konularında duyarlı seçmenler olarak önümüzdeki beş yıllık dönemde her kademedeki sorumlulukları en doğru adayın üstlenmesi gerektiği bildiride seçilecek adaylardan havayı, suyu ve toprağı korumaları istendi.
“ÖNCELİĞİMİZ HAVA, SU VE TOPRAĞIMIZIN KORUNMASI”
Büyükşehir Belediyesi, Edremit Belediyesi ve Belediye Meclisleri ile Muhtarlıklar İçin görev almak isteyen bütün adaylara sesleniyoruz başlıklı bildiride şu istekler sıralandı:
“31 Mart yerel yönetim seçimlerine kısa bir süre kaldı. Çevre konularında duyarlı seçmenler olarak, önümüzdeki beş yıl için her kademedeki sorumlulukları en doğru adayın üstlenmesini istiyoruz. Sizler, seçildiğiniz takdirde rutin yönetim görevlerinin yanı sıra, pek çok birikmiş sorunla da uğraşmak zorunda kalacaksınız. Bunlardan önemli bir kısmı da, çevre sorunları konusunda olacak ne yazık ki. Sizlerin öncelikle havamızı, suyumuzu ve toprağımızı korumanızı istiyoruz. Orman varlıklarımız, meralarımız, ovalarımız, akarsularımız, denizimiz, sulak alanlarımız da korunmalı. Sadece insana değil tüm canlı yaşama ve bir bütün olarak iklim dengesine özen göstermelisiniz. Vereceğiniz tüm kararlarda öncelik, doğanın ve kamu yararının gözetilmesi yönünde olmalı. Yapacağınız değerlendirmeler daima bilimin ışığında gerçekleşmeli. Ekolojik dengenin korunması ilkesi, tıpkı demokrasi, eşitlik, adalet, laiklik gibi en temel değerlerden biri haline getirilmeli. Zira temiz ve sağlıklı bir çevre olmadan, huzurlu bir yaşam da mümkün olamaz.
“SÖZ VERMEYEN ADAYA OY VERMEYECEĞİZ”
Bu nedenle, siz yerel yönetim adaylarına taleplerimizi açık ve net bir şekilde iletmek istiyoruz. Tabii ki sadece iletmekle yetinmeyeceğiz. Bu hedefler için söz vermeyen adaya şans da, oy da vermeyeceğiz. Yaşam alanımız için, çok somut taleplerimiz var. Hakkımız olanı istiyoruz sadece ve bunları aşağıda maddeler halinde, sizlerin dikkatine sunuyoruz. Artık bugüne kadarki gidişten hiç farkı olmayan bir gelecek de istemiyoruz. Elbette çözüm için öncelikle sorunu kabul etmek gerekiyor. Karşımıza gelecek olan tüm adaylar, aşağıda sıraladığımız hususları bilerek ve çözüm önerilerimizi dinleyerek gelsinler, varsa kendi önerilerini de anlatsınlar istiyoruz.
“ÇARPIK KENTLEŞME VE ÇEVRE SORUNLARI VAR”
Edremit’te ve Körfez’de, rant anlayışını ve parayı her türlü değerin üzerinde tutan kentsel politikalarla, çarpık şehirleşmeyle, çok uzun yıllardır ihmal edilen altyapı yatırımlarıyla, doğa talanıyla ve sorumsuz uygulamalarla yaratılmış olan önemli çevre sorunları bulunmaktadır. Bunları sona erdirmek ve bölgede yaşamı adil ve doğaya uyumlu hale getirmek için, acil ve önemli çalışmalar gerekmektedir. Yakın çevremiz ise açık madenler, siyanür-sülfürik asit vb. kullanılan metalik maden işletmeleri, taş ve kalker ocakları, çeşitli enerji yatırımlarıyla, hızlı bir doğa talanı kuşatması altındadır. Körfez için yapılacak tüm çalışmalar, bu bütünün içinde ele alınmalıdır.
“EN ÖNEMLİ SORUN DENİZ KİRLİLİĞİ”
İlçemizde ve Edremit Körfezi’ndeki bütün yerleşimlerde yaşanan ortak ve önemli bir çevre sorunu deniz kirliliğidir. Bu soruna kalıcı çözümler bulunması zorunluluk haline gelmiştir. Sürdürülebilir bir yaşam, gelir düzeyi ve doğal bir ortam sağlamak için, mutlaka ısrarlı çalışmalar yapılmalıdır. Deniz kirliliğine çözüm için, ilçemizde ve Körfez’deki yerleşim birimlerinin sıvı atıklarını temizlemesi gereken arıtma tesislerinin mevcut kapasite ve kabiliyet yetersizlikleri acilen çözülmelidir. Halen var olan tesisler, hızla “İleri Biyolojik Arıtma Tesisi” seviyesine getirilmeli, gereken yerlere ise yenileri yapılmalı ve bunların kanalizasyon, kolektör hatları, terfi istasyonları vb. hızla tamamlanmalıdır. Sitelerin ve bazı özel işletmelerin sıvı atıkları da artık ana sisteme dahil edilmeli, fosseptik ve vidanjör kullanımına tümüyle son verilmelidir. Körfez’e dereler vasıtasıyla taşınmakta olan, özel arıtma ve diğer işletmelerden boşaltılan çeşitli sıvı veya katı atıklara çare bulunmalı, bunun için kamu kuruluşları ile yerel yönetimler birlikte çalışmalıdır. Bazı kurumlar tarafından gündemden çıkartılmak istenmeyen, fakat sadece ön arıtması yapılmış veya hiç arıtılmamış atık suları denize boşaltmak anlamına gelen sözüm ona “Derin Deniz Deşarjı” projelerine asla izin verilmemelidir.
“25 YILLIK KÖRFEZ MASTER PLANI YAPILMALI”
En azından 25 yıllık geleceğimizi kapsayacak nitelikte müşterek bir “Körfez Master Çevre Planı” oluşturulması için yerel yönetimler ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın ortak girişimde bulunulması sağlanmalı, bu çalışmaya kamu, özel ve yerel tüm taraflar, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları dahil edilmelidir.
“KATI ATIKLAR SORUN OLMAKTAN ÇIKARILMALI”
Körfez’deki katı atık (çöp) sorununa kalıcı bir çözüm bulunmalı, çok pahalı bir yöntem olan Balıkesir merkezine TIR’larla çöp nakletme yöntemine son verilmelidir. Ege’ye kıyısı olan tüm Balıkesir ilçelerinin ortak kullanacağı uygun bir sahada modern bir “Çöp Depolama ve İşleme Tesisi” inşası gerçekleştirilmelidir. İlçemizde ve bölgemizde “katı atıkları yerinde ve ayrıştırarak toplama” yöntemine geçilmeli ve yerel yönetimler vasıtasıyla derhal uygulamaya alınmalıdır. Karışarak toplanan çöpü ayırıp değerlendirmek ve dönüştürmek de pahalı bir çözümdür. Edremit’teki ve bölgedeki bütün eski vahşi çöp depolama alanlarının rehabilite edilmesi, kirletici özelliklerine son verilmesi ve yerlerinin tekrar doğaya kazandırılması sağlanmalıdır. Çöplük yangınlarıyla mevcut birikim yok edilemez.
“KIYILAR HALKINDIR”
Tüm kıyılarımızın halkın kullanımına açık ve bedelsiz olması sağlanmalıdır. Mülki idare veya yerel yönetimlerin, kıyıları kiralamak suretiyle özel kuruluş veya şahısların kullanımına bırakması yöntemi, hemen terk etmeli ve kıyılarımız kazanç değil hizmet alanları haline getirilmelidir. İlçemizde turizm sektörünün hiç olmazsa mevcut gelir sürekliliğini devam ettirebilmesinin, sahillerin daha fazla özelleştirilmesinden değil, halk için yapılacak daha fazla hizmet yatırımından geçtiği unutulmamalıdır. Özellikle yaz dönemlerinde gürültü kirliliği yapan bütün işletmeler de mutlaka denetime alınmalıdır. Kıyı işgallerinin engellenmesi ve sahillere halk yararına çözümler getirilmesi mutlaka sağlanmalıdır. Yıllardır uygulanan “ecrimisil” yöntemi, kamuya kazanç sağlamaktan ziyade, önemli sorunlar yarattığı için tümüyle kaldırılmalıdır.
“DEPREM DİKKATE ALINARAK İMAR PLANLARI GELİŞTİRİLMELİ”
Sahillerde deniz erozyonunu bahane ederek belediyeler eliyle kıyı kenar çizgisine ve kamusal alana dolgu yapmak suretiyle müdahale edilmesi girişimlerine son verilmelidir. Bu alanlardaki çözümler Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bırakılmalıdır. Bölgede, sahillerden başlayarak dağların yamaçlarına doğru uzanan zeytinliklerin kesilip, niteliksiz ve sadece mevsimsel ikamete uygun olan, düşük kalitede yazlık konutlar dikilmesi sürecine son verilmelidir. Körfez artık bu yükü kaldıramamaktadır. Eski dönemlerden devralınan tüm imar planları dondurulmalı, bütünlüklü ve doğal yapıyı koruyan, ayrıca deprem gerçeğini de dikkate alan yeni bir Çevre İmar Planı yapılması sağlanmalıdır. Tüm kesimlerin ve kamu kuruluşlarının bu plan üzerinde uzlaşmasına, gerekli altyapı yatırımları da tamamlanana kadar, yeni inşaat izinleri verilmemesine mutlaka özen gösterilmelidir. Edremit’in eski ve kentsel yaşamdan kopmuş olan bölümleri de mutlaka yeniden planlanmalıdır. Edremit’in stratejik ve uygulama imar planlarına, halen bilinen fay hatları ile depremde sıvılaşma özelliği bulunan alanları acilen işlenmeli, belediyeler yeniden inşaat izinleri vereceği zaman da, bu gerçeklere azami özen gösterilmelidir.
“KENTSEL DÖNÜŞÜM MUTLAKA SAĞLANMALI”
Mevcut kentsel yerleşimlerdeki zemin özellikleri yerel yönetim eliyle araştırılmalı, hızlı tarama yoluyla gereken tüm binalarda güçlendirme yapılması, gereken bölgelerde ise kamu öncülüğünde ranta değil, deprem gerçeğine yönelik kentsel dönüşümler yapılmasına önder olunmalıdır. Kentsel dönüşüm öncesi, Edremit’te ve diğer yerleşimlerdeki sivil mimari örneklerinin uzman bilim insanları vasıtasıyla belirlenmesi ve Anıtlar Kurulu’yla birlikte kent kültürüne örnek yapıların koruma altına alınması da mutlaka gerçekleştirilmelidir. Merkezi yönetimin “bütünleşik kıyı planı” veya başka bir isim altında sahillerimize bilim dışı müdahaleler yapmaması, yerel görüşlerin de muhakkak alınması hususu bir esasa bağlanmalıdır.
“KÖRFEZDE DOĞALGAZIN GELMESİ ÇÖZÜM OLMADI”
Körfez’e doğal gazın gelmesi, enerji kullanımı alanında tek başına bir çözüm olamamıştır. Isınma ve hava kirliliği gibi mevcut sorunlar, yerleşim birimlerinin yapılaşma, ulaşım, arıtma, su ve kanalizasyon şebekeleri, jeotermal ısınma ve sayısı giderek artan termal tesisler gibi diğer konulardan bağımsız olarak ele alınmamalıdır. Bu alanlarda yerel veya merkezi yönetimin yapacağı kamu yatırımlarının, ancak eşgüdümle gerçekleştirilmeleri halinde olumlu katkıda bulunacağı hususu dikkate alınmalıdır. Doğalgaz dağıtımı için kentlerin sokak ve caddelerinde, yüklenici şirket ile yerel yönetimin koordineli şekilde ve kent yaşamını olumsuz yönde etkilemeyecek bir usulle çalışmaları ilkesi hayata geçirilmelidir. Jeotermal suyla ısınmanın artırılması, güneş ve rüzgar enerjileri için kamu eliyle ve doğru yerlerde, doğru yöntemlerle temel yatırımların gerçekleştirilmesi sağlanmalı, termal suların kullanım sonrası temizlenerek rezervuarına iadesi de esas alınmalıdır.
“İÇME VE KULLANMA SUYU SORUNU ÇÖZÜLMELİ”
İlçemizde ve Körfez bölgesinde temiz içme ve kullanma suyu temini sorununa çare olması için en kestirme çözüm yolu olarak sunulmakta olan klasik barajların inşası, iklimi, zeytin tarımını ve turizmi doğrudan olumsuz yönde etkileyeceği için, bunun yerine yağmur suyu hasadı yöntemleri ve yeraltı barajlarının geliştirilmesi amacıyla çalışmalar yapılmalıdır. En değerli hazinemiz olan yerüstü ve yeraltı su kaynaklarımızın kirletilmemesine, aksine ısrarla korunmasına önem verilmelidir. Kazdağı Milli Parkı ile zeytin tarım alanlarının korunması, hatta daha da geliştirilmesi sağlanmalı, eko-turizm adı altında yapılan tahribatlara da son verilmelidir. Küresel ısınmanın doğrudan etkisiyle erken uyanmaya başlayan zeytin sineğine karşı alınacak önlemler için üreticilere destek verilmelidir. Sivrisinekler için de artık erken ilaçlama ve müdahale gerektiği asla unutulmamalıdır.
“TERK EDİLEN MADEN SAHALARI REHABİLİTE EDİLMELİ”
Halk sağlığı açısından çok önem taşıyan Edremit Devlet Hastanesi’nin en uygun yerde, en kısa zamanda, yeterli tüm donanım ve kadroya sahip bir şekilde kurulması, ivedilikle hemşerilerimizin kullanımına sunulması sağlanmalıdır. İlçemiz ile Havran arasında yer alan, Tepeoba kırsal mahallesi yakınındaki Özdoğu Madencilik A.Ş.’ne ait terk edilmiş molibden madeni sahası, bilimsel esaslara göre tekrar ele alınarak rehabilite edilmeli ve doğaya kazandırılmalıdır. Orman İşletme Müdürlüğü’nce odun ve kereste temini amacıyla “tıraşlama” şeklinde kesim yapılmaması ve “seyreltme” usulüyle çalışması sağlanmalıdır. Zira tıraşlama kesimler, yağışlar sonucu bitkiler tarafından toprağın tutulmasını önleyip, erozyona sebep olmaktadır.
“DALYAN’A DOĞAL YAŞAM PARKI”
Dalyan eko-sisteminden geriye kalan arazilerdeki, verilmiş olan koruma kararları, inşaat izinleri, imar değişiklikleri ve satış yoluyla yeniden betonlaştırılma girişimlerinin tamamı, bir bütün olarak tekrar ele alınmalıdır. Bu bölge, Edremit ve Burhaniye ilçe arazileriyle birlikte büyük bir Doğal Yaşam Parkı olarak düzenlenmelidir. Akçay Mahalli Sulak Alanı’nı adıyla tescil edilmiş olan bölge, yeniden ve bilimsel kıstaslarla değerlendirilmelidir. Sulak alanın gerçek fiziki özelliklerine göre yeniden belirlenmesi ve gerçekçi bir tespit yapılması sağlanmalıdır. Bu husus netleştirilmeden de, o bölgede her türlü özel veya kamusal yatırım girişiminde bulunulması geçici olarak durdurulmalı, hiçbir kişi veya kurumu mağdur etmeyen ama doğadaki canlıları da gözeten kalıcı bir çözüm bulunmalıdır. Edremit’te yeterli altyapının olmaması ile bölgenin 1. derece deprem riski ve sıvılaşma özellikleri de ortadayken, Dalyan’ın yeni betonlaştırma girişimlerine konu edilmesi mutlaka önlenmelidir. Dalyan’da yeraltındaki tatlı su depolarının (akiferler) bizim geleceğimiz olduğu unutulmamalıdır.”