İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Hatay Samandağ’daki Hz. Hızır Türbesi ziyareti, vatandaşların yoğun ilgisi nedeniyle mitinge dönüştü. “Benim vatandaşımın hizmetine koşan devletin görevlisi, seçilmiş birisi, fark etmez; vatandaşın önünde tevazuyla konuşacak” diyen İmamoğlu, “Bizim buraya ve başka yerlere götürdüğümüz her hizmet, sizin paranız, sizin vergileriniz… Dolayısıyla, adı ister belediye başkanı, ister bakan, ister cumhurbaşkanı olsun; kendi parasını size harcamıyor. Sizin paranızı, size harcıyor. Dolayısıyla, benim vatandaşıma olan hizmetin hakkını verecek, vatandaşa güzel konuşacak. Oyla hizmetin hesabını görmeyecek. Vatandaş istediğine oy verir. Ama her yönetici, vatandaşa hizmet vermek zorundadır. Bunu yapmayan, bunu yapmak istemeyen -adı neyse kimse, makamı neyse- İstanbul’da da iktidar olamayacak, Samandağ’da da iktidar olmayacak. Hatay’da da iktidar olmayacak” ifadelerini kullandı.
POLİTİKA HABER MERKEZİ
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, depremin birinci yıldönümünde geldiği Hatay turunu, Samandağ ilçesi ile tamamladı. CHP Hatay İl Başkanı Hakan Tiryaki, CHP Hatay milletvekili Mehmet Güzelmansur, CHP İstanbul milletvekili Suat Özçağdaş, CHP PM üyesi Baki Aydöner ve Samandağ Belediye Başkanı Refik Eryılmaz ile birlikte ilçenin sembol yapısı Hz. Hızır Türbesi’ni ziyaret etmek istedi. Samandağlıların yoğun ilgisi nedeniyle, ziyaretini zorlukla gerçekleştiren İmamoğlu, türbe içerisinde depremde yaşamını yitiren yurttaşlar için dua etti. İmamoğlu’nun türbe ziyareti, vatandaşların yoğun ilgisi nedeniyle mitinge dönüştü.
“HEP BERABER KUSURLUYUZ”
“Sizlerin aranıza gelince, dünyanın en mutlu insanı oluyorum” diyen İmamoğlu, özetle şunları söyledi:
“O kadar sıcak, o kadar insanı insan olduğu için seven güzel ruhunuz var ki, sizi yürekten kucaklıyorum. İyi ki bu samimiyetimizsin, bu dostluğunuzu yaşıyorum. Sizlerle olmak, benim için büyük onur. Bu depremin acısı, hepimizi derinden sarsmıştır. Çok üzgünüz. İçimiz yanıyor. Kayıplarımıza rahmet diliyoruz. Mekanları cennet olsun. Onlara dualar ediyoruz. Onlara layık olmak ve sizlerle birlikte, bu güzel coğrafyanın siz kıymetli dostlarımızın, canlarımızın yaralarını sarmak için, elimizden gelen her şeyi yapıyoruz; yapmaya devam edeceğiz. Size söz veriyoruz. Bugün sabahleyin, depremin olduğu anda gözlerimizi kapattık. Canlarımıza içimiz yandı. Çok eksiğimiz var. Bu memlekette afetlerin, bu memlekette depremlerin, insanlarımızın bu kadar canını kaybettiği bir sonuca ulaşmasında kusurluyuz. Hep beraber kusurluyuz. Bu kusurlarımızı gidermemiz lazım ve hızlıca insanlarımıza, çocuklarımıza, gençlerimize güvenli yuvalar yapmamız lazım.”
“İNŞALLAH BU TEHDİDİ, BU ÜLKENİN BÜTÜN TOPRAKLARINDAN DAİMİ OLARAK KALDIRACAĞIZ”
“Bizi bir depremin tehdit etmemesi gerekir. İnşallah bu yanlışı, bu tehdidi bu ülkenin bütün topraklarından, İstanbul ve bu deprem bölgesinin bütün topraklarından daimi olarak kaldıracağız. Çok çalışacağız. Bu güzel evlatlarla, Samandağ’ın bu güzel çocuklarıyla, gençleriyle, memleketin evlatlarıyla, Türkiye’nin her yerini güçlü ve dayanıklı şehirler haline getireceğiz. Bugün Kırıkhan’da, yıkılmak zorunda olan bir lisenin temelini attık. Çok güzel bir lise inşaatı yapıyoruz. Ve buraya gelip dua ettiğim ve benim için dua ettiğinizi bildiğim bu Hızır Aleyhisselam ile Musa Peygamberin buluştuğu türbeye, ilk ziyaretimden itibaren, ‘Buraya ne yapabiliriz’ demiştik. Refik Başkanımla beraber, buraya çok güzel bir proje geliştirmiştik. Şimdi bu projeye başlamanın hem türbenin hem buradaki meydanın hem de gördüğünüz sahile doğru bu alanın, size söz, bu güzel coğrafyada moralinizi düzelten, sizi mutlu eden, buraya geldiğinizde en azından yüreğinize su serpilen, huzurlu, güzel bir meydan ve çok güzel bir parkla, Hızır Türbesi’ne yakışan bir alanla size hediye edeceğiz hızlıca. Allah’ın izniyle, üç ayda bitecek. Ve bahara, çok güzel bir giriş yapacaksınız bu sahilde. Bunu çok yürekten istiyorum. Ve şunu da istiyorum: Burada, Hızır Türbesi’nin önünde dua ediyorum. İnşallah yine ben bahar aylarında, yaza girmeden, sizi İstanbul’un Belediye Başkanı olarak ziyaret etmek istiyorum. Duanızı, dayanışmanızı, dostlarınızla birlikte bana destek olacağınız süreçteki katkılarınızı, hepinizden yürekten istiyorum.”
“BİR CUMHURİYET AŞIĞI OLARAK…”
“Çok onurluyuz. İnanın bu duyguyu, ben şu anda tarif edemiyorum. Bir Cumhuriyet aşığı, bir Mustafa Kemal Atatürk’ün evladı olarak, size hizmet etmek, size layık olmak; benim için çok kıymetli bir duygu. İyi ki varsınız. Size şunu söyleyeyim: Bu millete yöneticilik yapan insanların vicdanı, ahlakı, adalet duygusu, aklı, mantığı, dili, tavrı güzel olacak; güzel olmak zorunda. Size hizmet eden, ister belediye başkanı olsun… Bakın bütün milletimize ama Samandağ ama Edirne’ye ama Karadeniz’e, Kars’a, Sinop’a, Ankara’ya; neresi olursa olsun fark etmiyor. Benim vatandaşımın hizmetine koşan devletin görevlisi, seçilmiş birisi fark etmez; vatandaşın önünde tevazuuyla konuşacak. Konuşacağı dil, tevazu olacak. Bizim buraya ve başka yerlere götürdüğümüz her hizmet, sizin paranız, sizin vergileriniz… Dolayısıyla, adı ister belediye başkanı, ister bakan, ister cumhurbaşkanı olsun; kendi parasını size harcamıyor. Sizin paranızı, size harcıyor. Dolayısıyla, benim vatandaşıma olan hizmetin hakkını verecek, vatandaşa güzel konuşacak. Oyla hizmetin hesabını görmeyecek. Vatandaş istediğine oy verir. Ama her yönetici, vatandaşa hizmet vermek zorundadır. Bunu yapmayan, bunu yapmak istemeyen -adı neyse kimse, makamı neyse- İstanbul’da da iktidar olamayacak, Samandağ’da da iktidar olmayacak. Hatay’da da iktidar olmayacak. Bunu unutmayın.”
“HAVA GİBİ, SU GİBİ ADALETE İHTİYACIMIZ VAR”
“Hava gibi, su gibi adalete ihtiyacımız var. Doğru mu? Hava gibi, su gibi demokrasiye ihtiyacımız var. Doğru mu? Hava gibi, su gibi bizim özgürlüğe ihtiyacımız var, özgürlüğe. Bizim özgür insanlarımız, bu ülkede sonuna kadar mutlu olacaklar. Biz, bu seçimde ve bundan sonraki seçimlerde, bu ülkenin mutluluğu, huzuru, adaleti, demokrasisi için çalışacağız. Biz bu memleketin, şu çocuklarımıza ve gençlerimize umut vermesi için çalışacağız. Biz, ‘Adalet’ diye feryat eden Tayfun (Kahraman) arkadaşım için, Can Atalay için çalışacağız. Adalet isteyen herkes için çalışacağız. Sizin bir evladınız, kardeşiniz, ağabeyiniz olarak söylüyorum; yoldaşınız olarak söylüyorum. Sonuna kadar hak, hukuk mücadelesinin bir neferi olarak söylüyorum. Biz, bu seçimde milletin kazanacağı bir seçim sonucunu almak zorundayız. Bu konuda hep birlikte Samandağ’da dayanışmaya var mıyız? Hatay’da dayanışmaya var mıyız? Bu kardeşinize İstanbul’da büyük bir destek duası yapmaya var mıyız? Ben, sizden duanızı istiyorum. Bu güzel yoldaşlığınızı istiyorum.”
“SİZLER İYİLEŞMEDİĞİNİZ SÜRECE BAŞIMI YASTIĞA HUZURLA KOYAMAYACAĞIM”
“Size hizmet etmek, bu bölgelerin uğradığı büyük zarardan ayağa kalkmasını sağlamak, bizim boynumuzun borcudur. Sizler iyileşmediğiniz sürece, Ekrem arkadaşınız, başkanınız, yol arkadaşınız size söz veriyor; başını yastığa huzurla koyamayacak. Sonuna kadar vatandaşlarımızın tekrar huzurlu ve mutlu bir biçimde bu güzel coğrafyada yaşayacağı günlere kadar, gece-gündüz, 7/24, atom karınca gibi çalışmaya, bütün Samandağların huzurunda söz veriyorum, söz veriyorum, söz veriyorum. Şimdi, Samandağ’ın, benim yakışıklı kardeşimin, evladımın sözüyle beni uğurlamaya var mıyız? Herhalde anladınız onu, değil mi. Ne diyelim? Başta gençler; -sizi çok seviyorum- her şey çok güzel olacak. Bu söz, sizin sözünüz. Sizin evladınızın sözü. Size söz: Her şey çok güzel olacak, çok güzel olacak, çok güzel olacak. Allah’a ısmarladık.”