İŞİMİZ gereği çok yangın haberi yaptık, çok yangın olayına tanıklık ettik.
Kaza, yangın vesaire olaylar karşısında soğukkanlıyızdır o sebeple.
Alevler seni yakaladıysa!
***
SABAH köydeki yavru köpeği alıp veterinere götürecektik. Gençlik hastalığı teşhisi koydular; hergün ilaçlar, serumlar falan; tedavisi sürüyor.
Yola çıkacaktık ki köyden aradılar: “Köy yanıyor!”
Bastık gaza.
***
ORGANİZE Sanayi Bölgesi’nin oralardan köyün üstündeki duman tabakasını gördük.
Yangın büyüktü.
Yaklaştıkça, kırk derece sıcağın üstüne bir de alevlerin sıcaklığı bindi.
Ortalık alev alev!
Bizim evin üst bahçe duvarının ardındaki tarla tamamen yanmış; alevler bahçeye sıçramadan kontrol altına alındı.
Alt bahçe duvarının hemen dibinde yine duman ve alev dalgası…
Aşağıdaki tarlalar, ağaçlar, börtü böcek yanıyor.
Sağa çevirdik başımızı, karşıdaki tepeler cayır cayır.
Arkamızı döndük; hemen ilerisi orman.. Ya oraya sıçrarsa?
***
Orman Bölge çok sayıda söndürme aracını ve ekibi köye sevk etmiş. Kan ter içinde çalışıyorlar.
Bir de “ormancı” dersiniz; kaba olurlar falan ya.. Hiç öyle değiller!
Biz “şuraya sık, buraya sık, hortumu uzat, bak burasını unuttun, eyvah şu kısımdaki otlar da tutuştu” diye bağırırken.. Onlar gayet kibar, “sakin olun, biz halledeceğiz, merak etmeyin” diyordu.
Bir ara arazözde su bitti, doldurmaya gitti ekip. Onları beklerken alevler yine yükseldi; ağaç dallarıyla ateşi dövmeye başladı ormancılar.
***
BİZİM köyde çok sayıda terkedilmiş ev var; çoğu metruk halde.
Alevler bu evlerden bir ikisini sardı aniden. Öyle hızlı sarıyor ki…
Söndürme ekibine haber verdik.. Orman ekibi, arka sırtlardaki ormanı kurtarmaya çabalıyor. Alevler o kısma sıçrarsa, yangın çok büyük bir alana yayılır ve günlerce sönmez.
Havadan müdahaleyle alevlerin ormana doğru ilerlemesini engellediler.
Ama köyün içinde “söndürdük” dedikleri alanlarda yer yer alevler çıkıyor yeniden.
Helikopterin biri gidiyor biri geliyor.. Uçaklar kim bilir kaç sorti yaptı.
Köyün olduğu yer biraz sarp. Ara yollar falan yok; söndürme ekipleri kolayca giriş çıkış yapamıyor.
Aşağı mahallede ise yangın büyüyor.
Neredeyse evlere sıçrayacak… Son anda müdahale ile alevlerin evleri sarması önleniyor.
***
“YANGINI kontrol altına aldık” deseler de, söndürülen yerlerden dumanlar tütüyor. Öyle acı bir yanık kokusu sarıyor ki etrafı.. Burun deliklerinizden kurum akıyor.
Bizim köyün nüfusu çok az; üç beş hane var yaşayan. Yörükkışla’dan gençler koşup gelmiş, yardım etmek için.
Ormancılar, itfaiye ekipleri, jandarma, köylüler, komşu köylerden gelenler.. Ortalık ana baba günü!
Bahçe hortumuyla bize doğru yaklaşan alevleri savuşturmaya çalışıyoruz ama nafile bir uğraşı.. Serçe parmak kalınlığında fışkıran suyla metrelerce yükselen alevlere nasıl müdahale edilir?
***
RÜZGAR olmasa söndürmek daha kolay olacak yangını.. Sert rüzgar, bir o yönden bir bu yönden estikçe, söndürülen yerler yeniden alevleniyor.
Bizim o yemyeşil manzara, karşımızdaki makilik tepeler, tarlalarla hasattan geriye kalan saman yığınları ve sarı otlar, arazideki meşeler, bademler, incirler, ceviz ağaçları.. Simsiyah şimdi!
***
EŞ dost haber almış, arıyor.
“Biz iyiyiz, zarar ziyan yok, ama köy yandı!”
***
VALİ Hasan Şıldak, Altıeylül Belediye Başkanı Hasan Avcı, Kaymakam Bey, Jandarma Komutanı, İtfaiye amirleri, beraberindeki ekip.. Yangın bölgesindeydiler.
“Kontrol altına alındı” dedi hepsi.
Ama az sonra yan komşunun metruk damından yükselmeye başladı alevler.
***
KARAKAVAK, az nüfuslu, terk edilmiş, kendi haline ve kaderine mahkum edilmiş bir köy.
Çok hizmet gelmez. Bir tarafta arıza olursa, muhtardan önce bize haber verir konu komşu.. Biz de ilgilisine söyleriz, arıza halledilir.
Susuzluk çeker sık sık.. BASKİ’ye haber veririz, tankerle su gelir depoya.
Elektrikler kesilir; UEDAŞ kopan kabloları bağlar, yeniden elektrik verilir; o kadar.
Kanalizasyon yoktur. Yolları perişandır.
Altıeylül Belediyesi’ne yalvar yakar, bir sokağa parke taş döşettik meselâ.. Hasan Başkan sağ olsun kırmadı; ekipleri malzemeyi yolladı, toprak yolun çamurundan kurtardı bir aileyi.
Sinek, haşere sarar köyü; rica ederiz ilaçlansın diye.. Kırmazlar, gelip ilaç sıkarlar sağa sola.
Ama hep ricayla, arkadaşlığı, dostluğu öne çıkararak…
Kendiliğinden bir şey gelmez.
Geçende, AKP Milletvekili İsmail Ok dediydi en son: “Şehirde ne varsa köyde de olacak…”
O’ndan önce niceleri dillendirdi bu klişe cümleyi…
Eh haydi gel gör bakalım, şehirde ne var, bizim köyde ne var?
Ya da ne yok!
***
BU yangın da kopan kablolardan kaynaklanmış.
Yirmi birinci yüzyılın Türkiyesi’nde hâlâ ağaç direklerden naklediliyor elektrik.
Bir tanesi bizim bahçede; doğal koşullarla çürümüş, gövdesi yarılmış, devrildi devrilecek.
Haber verdik; gelip direği söktüler.
Yenisini takacaklar sanıyorduk, direği kırık yerinden kesip yeniden gömdüler!
Boyu iki metre kısaldı…
Yangının çıktığı yerde, bu ağaç direklerden biri devrilmiş. Fotoğrafları var.
Elektrik şirketi, “ihtiyacınız olan elektriği veriyoruz ya, daha ne istiyorsunuz” modunda olsa gerek.
Derme çatma da olsa enerji ihtiyacımız karşılanıyor ya… Yenilenmese de olur, enerji hatları!..
Bu yangınların çoğu zaten enerji nakil hatlarından kaynaklanıyor.
***
ÖZETLE dostlar, adı ‘kara’ ama kendisi ‘yeşil’ olan bizim Karakavak, bu yangın felaketiyle kapkara oldu şimdi.
***
BÖYLE anlarda korku, panik, heyecan, adrenalin hepsi bir arada.
En çok da ‘ölüm korkusu’ sarıyor insanı.
Ama yine böyle anlarda, insanın içini ısıtan şeyler de oluyor.
Yanan bölgede iki kaplumbağacık kurtarmış Orman ekipleri. Alevlerden simsiyah olmuş sırtlarındaki kabuklar.
İkisi de sağ salim kurtarılmış. Ormancı bir arkadaş su buldu, içirdi, yıkadı onları, serinletti.
Kurtuldular yani.
***
Şimdi bekleyeceğiz artık. Soğutma çalışmaları devam ediyor.
Her an yeniden alevlerin yükselmesi söz konusu.
Nöbet tutacağız.
Hepimize gelmiş geçmiş olsun.
