Balıkesirimizi hep zeytinyağının başkenti, en güzel zeytinyağının merkezi
diye tarif ederiz gururla. Edremit, Havran, Ayvalık, Burhaniye çeşit çeşit
ama özgün soğuk sıkım yağları dünyaca ünlüdür. Ankara’da naçizane çabalarımızla
tüm dostlara tanıtımını, reklamını yapmaya çalışır, Ankara Balıkesirliler Derneği olarak
katıldığımız tüm etkinlik, fuar, sergilerde mutlaka zeytinyağlarımızı da tanıtmaya çabalarız.
Son yayınlanan Ticaret Bakanlığı’nın dökme zeytinyağı ihracı yasağı üreticilerimiz açısından
tedirginlikle karşılanmış görünüyor. Artan fiyatlar ve üretim maliyetleri karşısında
ümitlerini dış satımlara bağlayanların çoğaldığı üreticiler açısından mağduriyet
yaratabileceği görüşünde olanlar da az değil.
Bir de geniş açıyla bakalım; Dünyada zeytinyağı üretiminde ilk sıralarda bulunan ülkeler
İspanya ve İtalya’da kuraklık, Yunanistan’da yangınlar ile üretimin önceki yılların çok altında kalacağına kesin gözüyle bakılıyor. Yabancı ülkelerde marka firmalara zeytinyağı lazım.
Diğer yandan ülkemizdeki ekonomik sıkıntıların yansıması her yerde olduğu gibi
zeytinyağı fiyatlarına da etkisini gösteriyor ve daha da artacak. Kur farkının sürekli artan
tatlı getirisi ile dış piyasaya yönelim cazip hale gelecek, iç piyasaya sürüm daha da azalacağı için fiyat artışının, beklentilerin çok üzerinde olma olasılığı yüksek.
Mutfaklarımızın ana girdisi, yemeklerimizin ana unsuru bir lokma ekmek bandırılarak bile karın doyuran zeytinyağımız bu yıl dış piyasada çok fazla müşteri talebiyle karşı karşıya kalacak.
Bizim en büyük sıkıntımız zeytinyağımızı kolayına kaçıp dökme olarak tonlarca ve düşük fiyata satmamız. Sanki sıradan sıvı bir madde gibi tankerlerle, dev tanklarla, büyük fıçılarla satılması yıllardır eksiklik gelir bana. Çocukluğumuzda bor madenini de tepeleme ham haliyle tren vagonlarıyla geçerken görürdük Bandırma limanına. Bereket fark edildi, yıllardır işlenmiş sevk ediliyor.
Zeytinyağcılığımız da devletin destek ve yönlendirme ile en çok ilgilenmesi gereken hassas üretim alanlarımızdan. Hem üretimi teşvik, zeytin bahçelerinin korunması, kolayca imara açılıvermemesi, asırlık ağaçların fişlenip kesilememesi, hem de şişelenip, markalaşıp dış pazara gitmeye niyetli bölge firmalarına teşvik ve kolaylıklarla yardımcı olunması değerlendirilebilir.
Kısıtlamalarla değil, desteklerle zeytinyağcılığımız dünyada lider duruma gelebilecek güce, üretime, kaliteye sahiptir. Ama belki marka olarak uluslararası piyasaya girememe, belki rekabet konusunda çekingen davranma, şişeleme, etiketleme, pazarlama, satış zahmetine girmeme düşüncesi belki “sıvı döker satarım parama bakarım” gibi kolaycılık yaklaşımı sektörel gelişmemizi engellemiş gibi görülebilir. Bizden aldıkları dökme zeytinyağını “sadece” şişeleyerek kendi ülke ürünü diye etiketleyip tüm dünyaya kaç katı fiyatlarla satmaları, yüksek kazanç sağlamaları bizim ihmalkarlığımız. Daha önceleri de bu sayfada bahsetmiş, vurgulamaya çalışmıştım.
Yıllar önce Avrupa’da zeytinyağının 100 cc ve 250 cc.lik şişelerde eczanelerde satıldığını görünce bu üzüntüm, isyanım daha da artmıştı. Marketlerde de en büyük ambalaj 1 litrelik idi.
Şişe cam fabrikalarımız var, zeytinyağı alanında eski, köklü ve yeni girişimci firmalarımız var. Üreticiye teşvik, gereken ilaçlamalar (havadan zeytin sineği ilaçlaması en bilineni), çiftçiye indirimli mazot hakkı, vergide kolaylık, ürününü verebileceği TMO gibi detaylı çalışan ayrı bir birim, ağaç başına destek, hasat (toplama) araçları temin etme gibi çalışmalar değerlendirilemez mi?
Örneğin geçiş sürecinde Zeytin Üreticileri Birlikleri eliyle illere yıllara göre giderek azalan dökme satış sınırları (kota) verilebilir mi?
Yıllardır hep dökme yağ ihraç eden firmaya “haydi artık şişeleyip sat” yaptırımı da getirilebilir mi?
Uluslararası tüm tanıtım, fuar, etkinliklerde ülke firmalarımızın zeytinyağları kamu eliyle sergilenemez mi?
Bugün gelişmiş ülkelerin çoğunda bile hala ters vergi de dediğimiz çiftçiye destek olma (sübvanse etme) konusu sürdürülmekte, üretim desteklenmektedir.
Üretim maliyet hesapları ile mücadele eden üreticilerimizin zarar etmesine meydan vermeden, küstürmeden alınacak kararlar önemlidir. Özal döneminde değerlendirme, istişare, planlama yapılmadan yapılan muz ithalatı kolaylıkları üreticiyi kızdırmış, güneyde muz bahçeleri kalmamıştı.
Üç ay sonunda zeytinyağı fiyatları da çok fırlamasın, çiftçi de zarar etmemiş olsun. Hani büyüklerimizden gelen sözler arasında bir uyarıcı var ya; “iki ucu …”
İşte aynen öyle.
Ankara’dan güzel memleketimize, zeytin ve zeytinyağının başkentine, hemşehrilerimize gönül dolusu selamlar.
Servet CAMGÖZ
Ankara Balıkesirliler Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı