“Bir işin doğru, usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını incelemek, teftiş etmek, kontrol etmek” anlamına gelen “Denetleme” de hedeflenen “işleyen süreci kontrol ederek, süreçteki sapmaları düzelterek ve süreci geliştirerek yapıların sağlıklı olarak yaşamasına yardımcı olması”dır.
Denetleme finansal denetim, usul denetimi ve performans denetimi olarak ön plana çıkar. Kamu denetimi ve bağımsız denetim türleri bulunur.
Peki, yaşadığımız bu süreçte denetleme görevlerini yerine getirecek kurumların yanında vatandaş olarak da denetim görevini yerine getirebiliyor muyuz?
Alınan veya yürürlüğe giren kararların işleyişinin uygulanıp uygulanmadığını, sorumluların görevlerini yerine getirip getirmediğini denetlemede belediyeler dahil olmak üzere kamu kurumlarını sahada görebiliyor muyuz diye soralım.
Tabi ki hayır! Herkesin bir dayısı, bir arkasının olduğu ortamda ara ki bulabilesiniz? Günümüzde her kurum ve kuruluş siyasallaştığından denetimler sadece kağıt üstünde kalıyor.
Uygulama da var gibi görülen ama gerçekte hayata geçmeyen denetim mekanizmasının siyasi saiklerle uygulanmamasının devlet ve hazineyi zarara uğratmasının sonucunda vatandaşın dolaylı vergilerle tanışmasına neden oluyor. Denetim mekanizmasının işleyişe sokulması için görev yine vatandaşa düşüyor.
Birbirimize yakınmalarda, dost meclislerinde kullandığımız, gerçek anlamında kullanıldığında “ispiyonculuk” olarak algılanan “şikayet” kelimesinin hayatımıza sokmamız gerekiyor.
Yaraya merhem olarak çare yine bizde olacak gibi görülüyor. Şikayet etmeyi yine şikayet ederek çözeceğiz herhalde.