Seçimlerin kaybının yarattığı değişim tartışmalarının hızını ‘Bayram’ bile kesmedi. Bayramın birinci günü CHP’li iki önde gelen isimden gelen açıklamalar zannedilenin aksine başlayan kongre sürecinin sakin geçmeyeceğini göstermektedir. Önde gelen iki isim Bülent Tezcan Sözcü’den Aytunç Erkin’e, Canan Kaftancıoğlu’nun da aynı gazeteden Ruhat Mengü’ye yaptıkları açıklamalar gündemde.
2011’den beri Kılıçdaroğlu’nun en yakınında yer alan eski MYK üyesi, Aydın milletvekili Bülent Tezcan’ın kendisini de katarak ‘ben dahil, genel Başkan’la birlikte topyekûn değişmeli, hesaplaşmadan çok yenilenmeye ihtiyaç var’ açıklamaları oldukça önemlidir. Çünkü Bülent Tezcan 12 yıldır farklı pozisyonlarda görev yapmış ve son olarak Kılıçdaroğlu’nun milletvekili listeleriyle ilgili ‘müdahil olamadım, fark ettiğimde iş işten geçmişti’ dediği liste yapımında etkili olduğu bilinen isimlerden birisidir. Yoğun ‘değişim’ talepleri tartışmalarının ‘genel başkan’ dışında olmalı görüşlerinin aksine, en yakınından ‘genel başkanı kapsamayan değişim, değişim sayılmaz’ demesi ‘değişim’ talebinin önümüzdeki günlerde daha fazla karşılık bulacağı anlamını taşımaktadır.
Tezcan’dan gelen bu ‘kapsayıcı’ değişim taleplerinin aksine yine Kılıçdaroğlu’na en yakın isimlerden birisi olan İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun ise ‘ değişim’ taleplerini dile getirenleri suçlayan-eleştiren ve Kılıçdaroğlu’na sonuna kadar sahip çıkılması gerektiğini savunan açıklamaları oldukça anlamlıdır.
Kılıçdaroğlu’nun ‘’ben adayım demem sözlerine karşın. Kaftancıoğlu ‘’Kılıçdaroğlu örgütünü dinleyecektir, örgütü kendini adaylaştırırsa o sorumluluktan kaçmayacaktır, örgütten aksi yönde bir ses gelirse de aday olmaz.’’ Yani biz örgüt olarak kendilerini aday yapacağız…
Öncelikle Aytunç Erkin ve Ruhat Mengü’nün 28 Haziran tarihli yazılarının okunmasını öneririz.
Kaftancıoğlu sadece örgütten farklı ses gelirse aday olmaz derken aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nun kalmasını şiddetle savunarak CHP’de gelinen ‘başarılı!’ noktaya onun sayesinde gelindiğini o olmasaydı kendisi ve tabi ki Ekrem İmamoğlu’nun İBB Başkan adayı olamayacağını savunuyor. Yani demek istiyor ki biz onun sayesinde varız, nasıl olurda ona karşı mücadele ederiz. Ve ince ince diplomatik bir dille Ekrem İmamoğlu’na ciddi olarak eleştiriler yöneltiyor. Değişim taleplerini, parti içi meseleleri dışarda konuşmak, partiyi yıpratmak olarak görüyor.
Olağanüstü anlam yüklenen seçimlerin kaybedilmesinin bir kişi yani genel başkana yıkılmaması gerektiğini, herkesin sorumlu olduğunu dile getiriyor. O zaman sorulması gereken şudur; sorumluluğa dahil edilecekler karar süreçlerine dahil edilmiş midir? Kararlar alınırken, politikalar belirlenirken süreç kolektif akılla mı yönetilmiştir? Hani bu seçimlerin telafisi yoktu; telafisi olmayan seçimlerin sorumlusu olmayacakmı?
Kaftancıoğlu ‘’seçim sonrası yaptığımız analizlerde gördüm ki bu sürecin böyle olmasında örgütlerin de eksiği var, yanlışı var, kampanya stratejisinde yanlış var, uzun lafın kısası bu seçime giren herkesin bir şekilde eksik bıraktığı, yanlış yaptığı bir süreç olmuş ki bu seçim kaybedilmiş.’’ Ve devamla ‘’biz seçimi kazanacağımıza inandık, 86 milyonun kazanacağına inandık ama bu seçimin 2 turlu bir seçim olduğunu ne yazık ki unuttuk.’’
Evet doğru, 2 tura hiç hazırlık yapılmamış, seçimin ikinci tura kalacağı hiç hesaba katılmamış.
Peki örgütlerin eksiği ve yanlışından, kampanya strateji yanlışlığından kim sorumlu; oy veren seçmen mi? veya karar süreçlerine dahil edilmeyenler mi, yoksa partinin karar ve politikalarını oluşturan karar organlarını yöneten, partinin yönetici aklı mı?
Değişim taleplerine karşı ortaya atılan ‘elinden geleni yaptı, çok çalıştı, eşitsiz bir yarış vardı, daha ne yapsın’ söylemleriyle birlikte sıkça söylenen bir başka iddiayı Kaftancıoğlu’da dile getirerek ‘sanki Kılıçdaroğlu genel başkan oluncaya kadar her seçimde CHP kazanıyordu, yüzde 30-40’lar oyu vardı da, Kılıçdaroğlu genel başkan olduktan sonra seçimler kaybedilmeye başlandı’ demesi hiç doğru ve anlamlı değildir. Canım zaten önceden de kazanılamıyordu, şimdi de kazanılmasa olur mu demek isteniyor, nedir!
Yerel seçimlerde moral bozukluğuna yer yokmuş, 2018’de de benzer olmuş ama 2019’da başarı yakalanmış! Şimdiki tablo o tablodan farklıdır. Varlık yokluk seçimine dönüştürülen seçimler sonrası yıkılan umutları yeniden ayağa kaldırmak ‘aynı işleri yaparak’ olmaz.
Görünen o ki CHP’de ‘değişim dönüşüm’ tartışmaları bayram sonra tam gaz süreceği görülmektedir.
Değişim; Mevcudu iyileştirmek, geliştirmek. Problemin varlığını kabul etmek. Gerekliliğinin farkına varmak. Değişim için karar vermek.
Dönüşüm; Yeni hali oluşturmak, yaratmak.
Siyasette, CHP özelinde değişim ve dönüşüm ihtiyacı kaçınılmazdır.