Umutlar en üst seviyeye çıkmış ‘tamam bu sefer kazanıyoruz’ düşüncesi oluşmuş, muhalefetin oluşturduğu siyasi algıyla ‘karanlık tünelden önceki son çıkış’ ve ‘tek adam yönetiminin sona ereceği’ olmazsa ‘ülkenin karanlığa’ sürükleneceği düşüncesine karşı ‘her şey çok güzel olacak, yine baharlar gelecek’ inancıyla gidilen seçimde…
Yine olmadı, bütün çürümüşlüğüne, yorgunluğuna, beceriksizliği, politikasızlığı ve çaresizliğine rağmen, muhalefetin tarif ettiği ‘kıyamet senaryosu’ gerçekleşti 21 yıllık iktidar bir 5 yıl daha seçmenden ülkeyi yönetme yetkisini aldı. Şimdi ertelenen fiyat artışlarının yağmur gibi gelmesinden ülkenin tamamı mutlu! Oy veren yüzde 52 yaptığının bedeli olarak gördüğü için sessiz, oy vermeyen kesimlerde ‘iyi oldu, yaptığınızın bedelini ödeyin’ bize ne modunda!
Şimdi ne olacak? Seçimler öncesi istenmeyen karamsar senaryo gerçekleşmişse hiçbir şey olmamış gibi davranılabilir mi? O zaman topluma niye bu kadar karamsar, korku pompalandığını sorarlar.
Ve soruluyor da. Günlerdir gençlerin, kadınların, iş insanlarının ve hayatında ilk defa CHP’ye oy veren insanların isyanları, kızgınlığıyla karşılaşıyoruz. Bu sefer değişime olan inançlarının gerçek olacağı düşüncesiyle oy verdiklerini ama çıkan sonuç karşısında yaşadıkları hayal kırıklıklarının arttığını, bir daha sandığa gitmeyeceğini giderse de CHP’ye oy vermeyeceğini söyleyenleri sayısı az buz değildir.
Peki CHP bu tablodan seçim öncesi izlenen yol haritası ve sonrasını ciddiye alan bir değerlendirme yapmış, buradan bir ders çıkarma yoluna gitmiş midir denirse maalesef henüz ciddi bir şey yapılmış değildir. Toplumdan ve parti içinden gelen ‘değişim’ talepleri şimdilik MYK değişikliği ve alınan kurultay kararı ile sınırlı kalmıştır. Aynı anlayışla gidilecek sürecin sonunda istenen köklü ‘değişimin’ gerçekleşmeyeceği inancı oldukça yüksektir.
Seçimlerden günler sonra Kemal Kılıçdaroğlu Sözcü TV yayınına katılmıştır. Bu yayında gazetecilerin parti içinden ve toplumdan gelen taleplerini yansıtan sorulara verilen cevaplar geleceğe dair umutsuzlukların artmasına yol açmıştır. Öne çıkan bazı değerlendirmelere baktığımızda;
Kılıçdaroğlu ‘’Her şey benim açımdan doğruydu. Bir pişmanlık söz konusu değil’’ diyerek demokrasinin gereğini yaptığını iddiasıyla ‘’Ağır bir yenilgi almadık. Tabloyu ağır yenilgi olarak görmeyi asla kabul etmem. Sizin de kabul etmenizi doğru bulmam.’’ Doğal olarak sorulması gereken asıl soru şu, rejimin geleceğinin oylandığı bir seçim kaybedildikten sonra kaç puanla kaybetmenin tartışılması anlamsızdır.
Ayrıca programda öne çıkan, Erdoğan’ın ilk turda alamamış olması, CHP’nin kırsala ulaşamaması, oralarda TRT’nin izleniyor olması ve ‘’umutsuz olacak bir durum da yok!’’ denmesi. Aslında tam da umutsuzluğu artıran bakış açısıdır. Ne demek ilk turda alamadı; sonuçta adam kazandı!
Çünkü sadece seçimler öncesi değil 21 yıllık sürenin sonunda iktidarın devletleştiğini, daha önceki seçimlerde nasıl ki hukuksuz bir biçimde devlet imkanlarını kendi lehine seferber ettiyse yine edeceği bilinen bir gerçek olduğu gibi. Nasıl ki daha önce her türlü aracı haklı-haksız, doğru-yanlış kullandıysa yine kullanacağı biliniyordu; bilinmiyorduysa daha vahim bir durum!
Yine CHP’nin esaslı bir ‘kırsal sorunu’ olduğu bilinen açık bir gerçekken neden bu yönde bir çalışma yapılmadığı haklı bir soru olmaz mı? Ve yine iktidarın medya gücünün kırsalda daha etkili olduğu, oralarda gece gündüz TRT, A HABER gibi kanalların izlendiği bilindiği halde bunun bilinmeyen bir durummuş gibi gerekçelendirilmesi gerçekçi bir değerlendirme değildir.
Oysa bunlar biliniyordu. Bizzat sahada tanıklıklarımız oldu. Gittiğimiz her yerde HDP’yi PKK’yla eşitleyerek PKK’yla işbirliği suçlamalarına maruz kaldık. Yetmedi sizin başkanınız ‘’Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın serbest kalmasını istiyorsanız bize oy verin’’ dedi itirazlarıyla karşılaştık. Aksini anlatmak istediysek de anlatamadık çünkü iktidarın terörle ilişkilendirme projesi özellikle kırsalda oldukça etkili olmuştu.
Fakat nasıl ki seçimler öncesinde birçok şey görülemediyse veya görülmek istenmediyse, terör suçlamasının etkisi hesap edilememiş. Ancak ikinci turda cevap vermek akıllara gelmiş ama doğal olarak bu söylemin artık etkisi olmadı.
Sonuç olarak tarihi anlamlar yüklenen seçimler hezimet olarak görülmese bile kaybedilmiştir. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi, aynı yöntemleri, aynı politikaları, aynı anlayış ve kadrolarla tekrar ederek sonucu değiştirmek mümkün değildir. Bu haliyle gidilecek yerel seçimlerde kitlelerin umudunu yükseltmek, kitleleri heyecanla sandığa sevk etmek, başarılı sonuçlar olmak kolay değildir.
Topyekûn değişim kaçınılmaz ihtiyaçtan öte zorunluluktur. Başta yapısal sorunların giderilmesiyle birlikte CHP öncelikle kendisi olmalı sonra toplumsal tabanını genişletmelidir.