“Ustam bana altın bilezik yerine altın iğne verdi”

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Zeki Alakuş; Balıkesir’de kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerden biri olan yorgancılığın son ustalarından. 5-10 yıl sonra Balıkesir’de yorgancılığın yok olacağını söyledi. El sanatı mesleğin, yaşatılması için 56 yıldan bu yana hiç kimsenin dertlerine çare aramadığını aktardı. Alakuş’un anlattıklarını size yorum yapmadan aktardık.

 

 

Sanat dendiğinde akıllara, resim, heykel, müzik, sinema, fotoğraf ve benzerleri geliyor. Sanatçı ise bu işle uğraşan kişiler olarak algılanıyor toplumumuzda. Zanaatçı nedir diye sorulduğunda, Marangozluk, demircilik, kuyumculuk, terzilik gibi meslek olarak yapılan ve pek çok dalları bulunan, deneyim ve ustalık gerektiren işi yapanlar olarak biliniyor. Sözlüklere göre, hem sanatın, hem sanatçının, hem zanaatın hem de zanaatkarın pek çok anlamı var sözlüklerde. Sözlükler sanatçı ile zanaatkarı ayırmış birbirinden. Zanaatkar denince, El işi, özel beceri ve iş bilgisi gerektiren bir işi yapana, üretene deniyor. Resim dendiğinde akıllara, asırlardır, ismi unutulmayan, Claude Monet, Paul Cezanne, Vincent Van Gogh, Edgar Degas, Auguste Renoir, Alfred Sisley gibi isimler ön plana çıkıyor. Ülkemizde yok olmaya yüz tutmuş mesleklerden biri olan yorgancılığı ele aldığımızda, yorgancılar zanaatkar mı yoksa, sanatçı mı sorusu geliyor akıllara. Ben diyorum ki yorgancılar birbirinden değerli sanatçı. Çok eski değil bundan 40-50 yıl önce insanların gece yatarken üzerlerine örttüğü yorganların her biri bir sanat eseriydi. Şimdi siz karar verin yorgancılar sanatçı mı, zanaatkar mı? Yorgancı Zeki Alakuş, diktikleri her yorgana bir tablo gibi emek verdiklerini belirterek Türkiye’de yok olmaya yüz tutmuş mesleklerden biri olan yorgancılık hakkında bildiklerini aktardı.

 

 

Zeki Alakuş Kimdir?

1955 yılında Balıkesir’in Vicdaniye Mahallesi’nde dünyaya gözlerimi açtım. Kayabey İlkokulu’nu bitirdikten sonra evdekiler bana meslek seçmemi söylediler. Tamirci mi olacaksın, Berber mi? Nereden aklıma geldiyse ben yorgancılığı seçmişim. İyi de oldu. Okulu bitti 3 gün sonra mesleğe başladım. Çocukluğum, gençliğim meslek hayatım hep Balıkesir’de geçti. 12 yaşımdan bu yana yorgancılık yapıyorum. Yaşım 68 Bu mesleği yapabildiğim yere kadar sürdüreceğim.

 

 

Osmanlı döneminde saraylarda ağırlanan, 40 sene öncesine kadar el üstünde tutulan yorgancılar ve yorgancılık mesleği ne oldu da tükenme aşamasına geldi?

Hiç kimse benim oğlum yorgancı olsun demiyor. Hiçbir çocuk heves edip gelmiyor. Hal böyle olunca yerinize yetiştirecek kalfa bulamıyorsunuz. Benim ustam Balıkesir’in en iyi yorgancılarından biri olan İsmail Atik ustaydı. Çok disiplinliydi. Yanında, sigara, çay içemezdik. Her pazar bize camları sildirirdi. Ustalığımızı ve disiplinimizi ondan öğrendik. Allah rahmet eylesin bize altın bilezikten öte altın iğne verdi. İş yerimin adı, “Altın İğne” zaten. Yorgancılığın en iyilerindendi. Onun sayesinde çok iyi yetiştik, bu işin ustası olduk.

 

 

Balıkesir’de yıllar önce Cumhuriyet Caddesi ve çevresinde küçük küçük yorgancı dükkanları vardı. Rengarenk yorganlar duvarlara asılırdı. Bu dükkanlar neden kapandı?

Ben de o dükkanlardan birinde çalıştım. Yorgancılar Çarşısı ya da Tokatlı Çarşısı deniyordu. Balıkesir’in bütün yorgancıları oradaydı. 20-25 kadar Baraka dükkan vardı. Sonra orasını müteahhide verdiler. Herkes kendine başka iş yeri buldu. Ben de Hisariçi Mahallesi Ali Şuuri Caddesi’nde iş yeri açtım. O günden bu güne işyerim bu adres. Sıkıntılar içinde bu mesleği sayıları çok az kalan meslektaşlarımla birlikte sürdürüyorum.

 

 

Sıkıntılar dediniz? Yorgancılık tükenmeye yüz tutmuş bir iş kolu. Zorluk çektiğiniz yönleri anlatırmısınız?

Her şeyden önce yetiştirecek çırak ve kalfa bulunmuyor bu en büyük sorunumuz. Balıkesir’de bizim meslek odamız Çerçici Manifaturacı ve Tuhafiyeciler Esnafları Odası. Büyük vilayetlerde Çeyizciler Yorgancılar Odası var. Bizim odamız son gelen yönetim hariç, yıllardır yorgancılarla ve sorunlarımızla ilgilenmedi. Bir günden bir güne mekanlarımızı ziyaret edip, ‘Nasılsınız, iyi misiniz, derdiniz nedir?’ denmedi. Başkan var mı, yok mu? bilmiyorum. Bu nedenledir ki yok oluş biraz daha hızlandı. İnsanlar, ‘Nerede o eski günler, nerede o eski bayramlar, nerede o esnaflar?’ diyor ya, işte şimdi ben söylüyorum: ‘Nerede o eski kumaşlar, nerede o eski yünler, nerede o eski pamuklar?’ Hiç biri ortada yok. Kaliteli malzeme bulunmuyor bu da en büyük dertlerimizden biri. Sentetik kumaşlar, pamuk ve yün yerine elyaf, silikon, kullanılıyor. Hem ucuz, hem sağlığa zararlı fabrikasyon yorganların çoğu bu materyallerden üretiliyor. Vatandaş ucuz ve hafif olduğu için bu tür yorganlara yöneliyor. Fabrikasyon yorganlar bu mesleğin bitmesinde en büyük etken. Yani teknolojiye yenik düştük.

 

 

Eskiden yorganların kumaşları nasıldı, sentetik değil miydi? Kullandığınız kumaşların ve malzemenin türü neydi?

Düğüncüler, ipek, saten, basma yorgan isterdi. İç malzemesi olarak pamuk veya yün tercih edilirdi. Rengarenk basmalardan çiçek bahçesi gibi yorganlar dikerdik. Pırıl pırıl ipekten, satenden yorganlar, desenleriyle, renkleriyle göz kamaştırırdı. İç malzeme olarak genelde pamuk ve yün kullanılırdı. Yorgancı esnaf, kumaşları Bursa’da Doruk İşhanı’ndaki toptancılardan tedarik ederdi. Kumaşları top top alırdık. Bir topta, 30-40 metre kumaş olurdu. Kimin, ne renk isteyeceği belli olmadığı için değişik renklerde kumaş alırdık. Malzemeler pahalıydı fakat, satışlar da fazlaydı. Büyük bir sirkülasyon vardı. Makine yapımı yorganlar piyasa girdi, el emeği, göz nuru yorgancılık gerilemeye başladı. Artık yorganlarda elyaf kullanılıyor. Sıcak tutuyor, fakat sağlıksız ve İnsanı terletir. Pamuk ve yün kışın sıcak, yazın serin tutar. Eski tip yorganlarda insanların terlemesi diye bir şey asla olmazdı. Ne yazık ki halkımız yün ve pamuğun kıymetini bilmiyor. Günde 2 yorgan diktiğimiz zamanlar oldu. Ben 6 aydan bu yana sipariş almadım. Bu silikonlar, elyaflar mahvetti yorgancılığı. Yeni neslin, silikona, elyafa rağbeti fazla.

 

 

Elyaftan ve sentetik ürünlerden çok dertlisiniz. Pamuk ve yün bulunmuyor mu? Ballandıra ballandıra anlattığınız kumaşlar bulunmuyor mu?

Eskiden köylü çok pamuk ekerdi. Şimdi Balıkesir’de pamuk ekilmiyor. Çıkın bakın Balıkesir Ovası’na kaç dekar pamuk ekilmiş? Geçmişte en çok pamuk yorganlar alınırdı. Yün yorganların bakımı zor olduğundan halkımız daha çok pamuğu tercih ederdi. Yünün en büyük düşmanı güvedir ama en sağlıklı yorgan da yün yorgandır. Bu malzemeler azalınca, fiyatları arttı, fiyat artınca müşteri azaldı. Biz şimdi silikonlarla, elyaflarla, işi götürmeye çalışıyoruz. Şimdi pamuk denince, eski kumaşlardan, atlet ve fanilalardan yapılmış malzemeyi pamuk diye veriyorlar. İpek kumaş bulmak çok zor. Yorganların içi elyaf, dışı sentetik kumaş.

 

 

Hayatımız naylon mu oldu demek istiyorsunuz? Espri bir yana yeni yorganlar eskisine göre sağlıksız mı?

Elbette Yün ve pamuk yorganların yerini hiçbir şey tutmaz. Ama pamuktan yünden anlayan insanlar da evinde eski bir yatağı varsa yastığı varsa onları yorgana dönüştürmeye başladılar. Sağlık açısından yün ve pamuk çok güzel bir malzeme. Yazın serin, kışın sıcak tutuyor.

 

 

Çoğu yorgan sanat eseri gibi, nasıl dikiyorsunuz?

Mesleği öğrenmek uzun zaman istiyor. Ben ustamdan gördüm oturup yorgan dikeyim diye bir şey yok. Örneğin tarak dediğimiz bir araç vardır. Tarakta pamuk ve yün kabartılır. Daha eskilere gidecek olursak, pamuklar kızılcık ağacından yapılmış ya da sağlam bir ağaçtan yapılmış sopalarla dövülerek kabartılır, Günümüzde tarak sopa kalkmadı, pamuğu, yünü makineye koyuyorsunuz, 5 dakikada size kabartıyor. Tek kişilik yorgan dikilecekse 3 kilogram, 2 kişilik yorgan dikilecekse 4 kilogram pamuk ya da yün olmak üzere ayrılır ve her yerine eşit incelikte yayılır. Yün veya pamuk astarlandıktan sonra yorgancı dikeceği yüzü kalıplar ve tebeşirle çizer. Bundan sonrası ustanın marifetine kalmıştır. Desenin zorluğuna göre yorgan 1 ile 3 gün arasında değişen zamanda dikilir. Tek kişilik yorganın eni 150 santim, boyu 2 metre, çift kişilik yorganların eni 190, boyu, 2 metre 25 santim olur.

 

 

 

Desenin zorluğu nedir, ne tür desenler var?

Bir zamanlar insanlar yorgancılığa çok değer verirdi. Model denilen bir şey vardı. Şimdi model falan da kalktı. Mesela armutlu derlerdi, yıldızlı derlerdi, tavus kuşu derlerdi, fiyonk derlerdi, yaban gülü derlerdi. Şimdi bunlar tarih oldu. Zaten dikecek usta kalmadı. Ebediyete göç edenlerin yerine yeni ustalar yetişmedi. Tavus Kuşu desenini bana dik deseler şu anda dikemem gözlerim eskisi gibi değil, diksem de çok zorlanırım. Son günlerde satılan modellerin başında mitil geliyor. Altı üstü beyaz düz yorgan. Nevresim takıp kullanıyorsun, bizim diktiğimiz yorganlara ayrıca çarşaf dikiliyor. Bu işleme yorgan kaplama denir. Yaşı büyük olanlar hatırlar annelerimiz nenelerimiz yorganlara çarşaf dikerdi. Desenli yorganlara nevresim takılmaz onların desenli tarafları açıkta kalacak şekilde, alt tarafı çarşaf ile kaplanır. Bu uygulama yorgan erken kirlenmesin diye yapılır.

 

 

Yorgan fiyatları nedir, hazır satılan yorganlardan farkı var mı?

Piyasada marka yorganlar satılıyor. Onların fiyatları Bin 300 lira ile 2 bin 800 lira arasında değişiyor. Bizim sattığımız yorganlar da 400 lira ile bin 500 lira arasında değişiyor. Tabi bu rakam değişebilir. Çok kaliteli, ipek kumaşlı, yünlü bir yorgan diktirecekseniz fiyat daha da yükselir. Örnek vermek gerekirse, Tavus Kuşu desenli bir yorgan 3 bin 3 bin 500 lira. Yaban gülü, üzümlü,  papyon, kurdele, menekşe, papatya, akasya çiçeği, bülbüller ve dallar, fildişi, deniz dalgası, yonca, modellerinin fiyatları da 2-4 bin lira arasında değişiyor.

 

 

Özel işlemeli yorganları kimlere satıyorsunuz?

İpekli ve saten yorganları evlenecek kız ve oğlan tarafı alıyor. Sünnet yaptıracak aileler, sünnet yorganı diktiriyor, ya da yeni doğan bebekler için yorgan alıyorlar. Genelde erkek çocuklara mavi, kız çocuklara pembe tonlarda yorgan alınıyor. Yöreye göre de renk tercihleri değişiyor. Kimileri kırmızıyı, yeşili, maviyi seviyor, kimileri açık ve soft renkleri seviyor. Her rengin alıcısı mutlaka çıkıyor. Rengarenk desenli basma yorganlar ise günlük kullanımlar için alınıyor. 

 

 

56 yıldır yorgancılık yapıyorsunuz ilginç bir hatıranız oldu mu?

Balıkesir 9. Ana Jet Üssü’nde bir zamanlar Amerikalılar vardı. Dükkanımıza gelirler eni, boyu 4 metre olan yorgan dikmemizi isterlerdi. Yorgancılar çarşısındayken, bunu yapmamız kolaydı, orası kaldırıldıktan sonra, yeni işyerlerinde dikmek çok zorlaştı. Ben hala Amerikalıların 16 metrekarelik yorganı nerede kullandıklarını anlamış değilim. Bir yerleri örteceklerse neden pahalı ipek yorgan alıyorlar. Yatarken kullanacaklarsa neden o kadar büyük yorgana ihtiyaç duyuyorlar. Amerikalılar gidince büyük boyutlu yorgan satışları da bitti.

 

 

Kaybolmaya yüz tutan bir meslek erbabısınız. Geleneksel el sanatlarıyla ilgili size destek vermek isteyen bir kurum ya da kuruluş oldu mu?

50 yılı aşkın bir zaman yorgan diktim. Bu güne kadar ne bir dernek, ne bir kurum, ne bir kuruluş, hiç kimse destek olmadı. 30 yıl boyunca görev yapan oda başkanımız çayımızı içmeye bile gelmedi. Halimizi hatırımızı soran olmadı. Konuyla ilgili bizden bilgi alan, bilgi veren duymadım görmedim. Bizim mesleğimiz, el emeği verilen, göz nuru dökülen bir meslek, sahip çıkılması gereken bir meslek. Allah’a şükür ben devlete vergimi ödüyorum. Vergi levhamda yorgancı, imalatçı yazıyor. İmalatçı kelimesi vergi levhasında görüldüğü için bana Covid-19 Pandemisinde bile devlet sahip çıkmadı. Vereceği para da 3 bin lira idi. Sözde hükümet Korona salgınında yardım yaptı. 5 kuruş alamadım 1 kelime için.  Yorgancının yaptığı iş belli. Benim her tarafım imalatçı olsa ne olur olmasa ne olur. Seri üretim yapana Fabrikasyon üretim yapana imalatçı denir. Beni en çok üzen konulardan biri bu oldu.

 

 

Konuyla ilgili söylemek istediğiniz var mı?

Kaybolmaya yüz tutmuş diğer mesleklerde olduğu gibi yorgancılık mesleği de teknolojiye yenildi. Ben elimden geldiğince sürdüreceğim. Sonrası malum geriden gelen yetişmiş eleman yok. 5 sene sonra insanlar yorgancı bulamaz. Koltukta oturanlar bizi dinlemediler, sormadılar. Bu el işi meslek bu hale geldi. Ölenlerin yerine, Allah rahmet eylesin, meslekte yetişenler olmadı. Kalfa, usta yetişmedi. Ayaktakiler de bu işi meslek edindikleri için gittiği yere kadar götürmeye çalışıyor.

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
“Ustam bana altın bilezik yerine altın iğne verdi”
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!