Ünlüleri son yolculuğa uğurlayan Youtuber: Şener Bozbey

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hilmi DUYAR /POLİTİKA/ Şener Bozbey kendini, “Ünlüleri son yolculuğa uğurlayan Youtuber” olarak niteliyor. Haksız da değil. Youtube’a yüklediği defin videolarında kimler yok ki? İsmailağa Cemaati şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu’ndan İstanbul Teknik Üniversitesi Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fatma Neşe’ye, Cüneyt Arkın’dan Fatma Girik’e, Latif Demirci’den, Hıncal Uluç’a, Timur Selçuk’tan İlhan İrem’e kadar her kesimden ünlünün defin törenlerini görüntülemiş. Şu an işi bu. Stand-up ve dizi oyunculuğunu rafa kaldırmış. Daha doğrusu üst üste gelen şanssızlıklardan bıraktığını söylüyor.  Bozbey, matematik öğretmenliğinden, Youtuberliğe gidişindeki meşakkatli yolun öyküsünü Politika okurları için anlattı.

 

 

Şener Bozbey kimdir?

Balıkesir’in Savaştepe İlçesi, Yeşilhisar Köyünde, ilkokul öğretmeni bir baba ile ev kadını bir annenin oğlu olarak dünyaya geldim. Babamın mesleği nedeniyle Soma’nın çeşitli köylerinde çocukluğum geçti. İlkokulu, Akçaavlu ve Pirahmet köylerinde okuyup tamamladım. Savaştepe Öğretmen Lisesi’nin yatılı sınavlarını kazanıp, lise diplomasını bu okuldan aldım. Necatibey Eğitim Fakültesi’nden matematik öğretmeni olarak mezun oldum. O dönemde, şimdi olduğu gibi Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) yoktu. 1993’te Bolu’nun Yığılca İlçesine atandım. (Günümüzde Düzce’nin ilçesi) 2 yıl sonra askere gittim. Vatan görevimi İzmir Narlıdere ve Ankara Mızıka Okulu’nda tamamladım. Şarkıcı Emrah ve sunucu Savaş Karakaş asker arkadaşımdı. Askerlik dönüşü Zonguldak ve Balıkesir’de öğretmenlik yaptım. Bazı nedenlerle emekli oldum.

 

 

Sizi stand-up gösterilerinizden, radyodan, dizilerden tanıyorduk, şimdi youtubersiniz. Sizi sanatçılığa iten neydi, neden ya da nelerden etkilendiniz?

Ben de bu tutku çocukluk yıllarımda vardı. Oyun oynarken Nasrettin Hoca olurdum ve arkadaşlarıma değişik roller verirdim ve kafamdaki senaryo ile her gün değişik oyunlar oynardık. 1993 yılında Barış Manço’nun TRT 1’de yayınlanan doludizgin programına çıktım. Mehmet Ali Birand ile Rüstem Batum’un seslerini taklit ederek 3,5 dakikalık bir skeç yaptım. Çok beğenilmişti, büyük yankı uyandırmıştı. Beni tekrar programa davet ettiler. Öğretmen olduğum için çok sık gidemiyordum. Bir ara fırsat bulup gittim. Yine seyircilerin önünde kısa bir Skeç çekildi fakat yayınlanamadı. Çünkü o gün kameralarda bir sorun olmuş ve bütün çekimler iptal edilmişti. Yeni çekilen bölümlere çağrılmama rağmen gidemedim. Benim ilk televizyon serüvenim budur.

 

 

Şansım yok deyip bu serüveni yarıda mı bıraktınız?

1999 yılında Balıkesir’de öğretmendim. O sene 1 Şubat’ta Barış Manço öldü. Çok üzülmüştüm. Gönül borcum olduğunu düşünüp, Doludizgin programında çekilmeyen Skeçleri yerel Karesi Tv’de çekmeye karar verdim. Levent Kırca’nın, “Olacak O kadar” Programına benzeyen, kendim yazıp oynadığım “Şener Fon’den” masallar adı altında programlar yaptım. Aynı yıl Sev Radyo’da “Şener Zaman İçinde” diye, canlı Söz gösterisi (Talk Show) programlara başladım. Günlük gazeteleri okuyup anında Skeçler sunuyordum. 1,5 yıl sürdürdüm.

 

 

 

Sonrasında köylerde stand-up gösterileri mi başladı?

Radyo programlarında belirli bir doygunluğa ulaştım. Yöresel yayının dışında sesim, ülke geneline ulaşmıyordu. Ne yapabilirim diye düşündüm. Yapılmayanı yapmam gerekiyordu ve sonunda köylerde stand-up yapmaya karar verdim. İlk gösterimi ise kendi köyüm Yeşilhisar’da sergiledim. Traktör römorku üzerinde sanatımı ortaya koydum. Köy gösterileri ulusal gazetelerde haber olunca, ardından televizyonlar ilgilenmeye başladı. Traktör römorkundan oluşturduğum sahnedeki gösteriler büyük ses getirdi. Ulusal kanallarda yayınlanınca, Türkiye’de herkes beni tanıdı. Esra Ceyhan’ın A’dan Z’ye programına çağırdılar.  Köylere eşekle gittiğim için programa da eşek getirmişlerdi. İlginç bir program seyretti Türkiye.

 

 

O dönemleri hatırlıyorum bir başka Tv programında da koyun vardı stüdyoda. Eşekli programdan daha ilginç anılar oldu mu hayatında?

Tabi ki oldu. Cem Davran ve Hande Ataizi’nin sunduğu “İki Kere Kiki” programına katıldım. Hande Ataizi Sevda Demirel’den tokat yemişti kendi programında. Ben de 2 hafta sonra konuk oldum İki Kere Kiki’ye. Yine programda eşek ve sıpa vardı. Benim afişlerimde eşeğin iki yanında asılıydı. Hande Ataizi bana, gösterilerimde eşeği kullandığımı söyleyince ben de ona esprili bir şekilde yanıt verdim. “Hande hanım benim böyle şeylere ihtiyacım yok. Ne yazıyor afişlerde, metin yazarı Şener Bozbey. Benim eşekle sıpayla gündeme gelme gibi bir niyetim yok. Zaten ben sanatımla kendimi gösteriyorum. Tabi sen Sevda Demirel ile ilgili bir olay yaşadın ben 2 haftadır kum torbasıyla çalışıyorum, çok şanslı kadınsın yine Türkiye’nin gündemine geleceksin” deyince çok korktu. Durdurun yayını diye bağırdı, Ayni anda bir diğer konuk Yıldız Tilbe idi. O da eşeği seviyordu, ne olduğunu anlayamadı çok şaşırdı. Tabi tüm kanallar benim Hande ile tartışmamı haber yaptı. Böyle bir olay yaşadım.  

 

 

Talihsizlikler yakanızı bırakmadı mı demek istiyorsunuz?

Tabi ki öyle, Benim arkamda ne bir gazete patronu var, ne bir menajerim var, ne de yönlendiren. Şöhret yönetimi diye bir şey var. Ben şöhreti yönetemedim. Yol gösteren olmadı. Ben kendime güvendiğim için kamuoyunun önüne çıktım. Güvenmesem hiç bu işlere girişmezdim. Ben sanatı köylere taşımak istedim.

 

 

Yalnız köyler mi? Siz Bergama Kermesi ve Kepsut Şeftali Şenliğinde gösteri yaptınız. Memnun kalmadınız mı?

Geçmiş gün, şimdi ismini anımsamadığım bir radyonun konuğu oldum. Daha sonra Kermes etkinlikleri kapsamında sahne aldım. Ben Bergamalılar kadar sanata ve sanatçıya saygı duyan halkı çok az gördüm. Meydan seyirciyle dolmuştu. Ben o denli kalabalığa hiç oynamamıştım. Daha sonra Kepsut Şeftali Şenliğine katıldım. Burada da ilgi çoktu. Hatta kaymakam bana yaka mikrofonu getirmişti. İlgi vardı ama ben hep daha büyük kitlelere oynamak istedim.

Seni İstanbul’da yaşamaya sürükleyen neden daha büyük kitlelere oynamak mı? Yoksa stand-up’tan beklediğini bulamadın mı?

İstanbul’a gelince pek çok dizide oynadım. Hatta TGRT’nin dizilerinde kötü adam başrol oyuncusuydum. Ama insanlar beni en çok Kurtlar Vadisi dizisinden tanıyor. İstanbul’un hangi semtine gitsem beni durdurup birlikte özçekim yapmamı istiyorlardı. Kurtlar Vadisi Terörde oynadım. Polat Alemdar’ın yakın koruması rolündeydim. Ne hikmetse 2 bölüm oynadım diğer bölümler yayından kaldırıldı. Pek çok dizide de ya polis amiri oldum, ya kötü adam rollerinde oynadım. Kırmızı gül demet demet, Sarı gelin ve benzerlerinde olduğu gibi. Benim en çok kıymet verdiğim, rahmetli Tuncel Kurtiz ile oynadığım Hacı dizisiydi. Tuncel Kurtiz çok özel bir insandı. Ben bir bölümde oynamıştım, yönetmen oyunumu beğenince tekrar rol verdiler. Dizinin konusu derin devlet. İlişkiler ağını anlatan bir diziydi. Dönemin genel kurmay başkanı diziyi sakıncalı bulmuş, dizi yayından kaldırıldı. Pazar günü çekime gittik, ben orada derin devletin adamıyım. Benim Butiğim var Kurtiz benim butiğime geliyor ve biz baş başa konuşuyoruz. Yakın plan çekimler yapılıyor. İkimizi 3 kamera çekiyor. Ben çok güzel iş çıkardım. Bundan sonra, hızla yükseleceğime inanıyordum artık. Biz bir haber geldi, dizinin yayından kaldırıldığını söylediler. Hayatımın şokunu yaşadım. İşte o zaman ben oyunculuğa küstüm. Üstelik Tuncel Kurtiz ile ben çok iyi anlaşmıştık. Bana oyunculukla ilgili bir takım taktikler vermişti. Ben çok hareketli bir insanım dizi dede elim kolum oynuyor. Tuncel Kurtiz bana, “Yeğenim tiyatroda değilsin. Elin kolun fazla oynamasın. Tiyatroda en arkadaki oyuncu seni görüyor tamam ama yakın plan çekimlerde, küçük hareketler gerekli, elin kolun sahnenin dışına taşar” demişti.

 

 

Tamam anladık dizi kaldırıldı oyunculuğa küstün. Youtuberlik aklına nereden geldi, daha önceden bir deneyimin var mıydı?

Dürüstçe anlatayım. İstanbul’da evde oturuyorum. Dizi izlemiyorum, Tv izlemiyorum. Yabancı filmleri seyrediyorum. Çünkü, her sahnesi olay dolu, yaratıcılık dolu. Bizim dizilerin başı sonu belli değil, nereye çekersen çek lastik gibi, yerli film de izlemiyorum ama siyasetle ilgileniyorum ve haber kanallarını izliyordum, televizyon bozuldu. Bilgisayarın başına geçtim internete girdim. İsmini açıklamayayım Bir internet Tv izlemeye başladım. Yayını yurt dışından gerçekleştiriyor, kızlarla makara yapıyor. Bir hayli eğlenceli. Benim doğaçlamam çok iyi, lafı bir yerden alıp bir yere bağlama yeteneğim çok iyi. Bu işi ben niye yapmayayım diye düşündüm ve kendime kamera aldım. Sokağa indim ve insanlarla röportaj yapmaya başladım. Kadıköy, Taksim dolaşıp çekim yapıyorum. Youtube’de yayınlıyorum, 200-300 kişi izliyor.

Sakın bu durumda da yeni işinize küsmeyin. Ünlüleri son yolculuğa uğurlayan adam nasıl oldunuz Defin törenlerini neden çektiniz?

Beşiktaş’ta Levent Afet Yolal Camisi yakınlarındaydım, yoğun bir kalabalık gördüm. Pek çok ünlü vardı. Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu vefat etmiş, ona son görevlerini yapmaya gelmişler. Cenaze törenini çektim, törene gelen cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın ile röportaj yaptım.  Youtube’ye yükledim. Geçmiş gün hatırlamıyorum ama kısa sürede izleyici sayısı bini geçmişti. O zaman Türk insanının böyle şeyleri sevdiğini anladım. Cenaze töreni bu kadar iş yaparsa, defin törenlerinde izleyici sayısı patlar diye düşündüm ve düşündüğüm oldu.

 

 

“Cenaze törenleri yıldızlar geçidi gibi oluyor”

Kimlerin cenaze ve defin törenlerini çektiniz? Bize en ünlüleri söylerseniz yeterli

Cüneyt Arkın, Fatma Girik, Kartal Tibet, Timur Selçuk, Rasim Öztekin, Ferhan Şensoy, Huysuz Virjin, İlhan İrem, Mehtap Ar, yeter mi? Dizi oyuncularını saymıyorum bile. Ünlülerin cenaze törenleri yıldızlar geçidi gibi. Ben geç yatıp geç kalkan bir insanım. Yine geç kalktığım bir gün haberleri dinlemek için televizyonu açtım, Huysuz Virjin Dursun Seyfioğlu’nun Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verileceğini söylüyor. Hemen yerimden fırladım. Giyinip kendimi dışarı attım bir taksi durdurdum, Huysuz Virjin’in cenaze törenine yetiştirmesini istedim. Taksi şoförü yetişemeyeceğimizi mezarlığa gitmemiz gerektiğini söyledi ve öyle yaptık. Kamerayı açtım mezarcılar toprağı kazıyor. Onlara kolay gelsin diyorum. Tabi acemilik var bu konuda. 3-4 dakika sonra Dursun Seyfioğlu’nun cenazesi geldi. Çok kalabalıktı. Gülben Ergen, Deniz Seki, ilk bakışta görebildiklerim bunlar. Bu arada adamı tabuttan çıkardılar, boş tabut elden ele bana doğru geliyor üzerime gelince bende bir elimle tutup arkaya doğru gönderiyorum, bir elimle kamera kullanıyorum. Ben 20-25 dakika en ince ayrıntısına kadar çekim yaptım. Daha sonra eve gelip görüntüleri Youtube aktardım. Her zaman olduğu gibi günlük, rutin hayatıma geri döndüm. Akşam eve döndüğümde izleyici sayısına baktım 60 küsur bin. Türk İnsanının defin törenlerini merak ettiği kafama dank etti. Şimdi o rakam 460 bin. Sanırım 500 bin tıklanma sayısını aşacak.  Röportaj yapıyorsun 200-300 kişi, izliyor, defin töreni çekiyorsun yüz binler izliyor. Şunu keşfettim, Türk insanının izlediği belli başlı konular var. Cinsellik gibi, bu törenlerde çok satıyor. Bu konuda Türkiye’de tekim. Kısacası, ünlüleri son yolculuğuna uğurlayan Youtuberim.

 

 

“Her yerde haddini bilmezler var”

Sana kızmıyorlar mı? Hiç görüntü almanı engellemeye kalkan oldu mu?

Kızmak ne demek? Saldıranlar oldu. Ferhan Şensoy’un defin törenindeyim, 22-23 yaşlarında bir genç çıktı, “Niye çekiyorsun burada çekim yapamazsın” diye bağırdı. Ben sanatçıyı sevenler adına görev yaptığımı, cenazeye katılamayan binlerce kişinin izlemek istediğini söyledim. Küfür etti, saldırdı ve yumruk attı. Ben de ona vurdum. Bir yandan çekim yapıyorum bir yandan kavga ediyorum. Görüntülerde var. Sonra anında sivil polisler geldi ve o kişiyi oradan uzaklaştırdılar. Polislere duyarlı ve hızlı davrandıkları için teşekkür ediyorum.  Böyle laf anlamayan tipler her yerde bulunuyor. Tabi ben çok dikkatli davranıyorum, niye çekiyorsun diyenlere aldırış etmiyorum ve işimi yapıyorum. İlk dönemlerde acemiydim, tabuttan çıkarılırken, toprağa verilirken kefenli halde çekiyordum. Şimdi bunları yapmıyorum, çekim yapsam bile montajda, bu kısımları kesiyorum. Ailelerin rencide olmasını istemiyorum.

 

 

Yayınladıklarını kaldırmanı isteyenler oldu mu?

Tabi ki oldu. Ünlü karikatürist Latif Demirci’nin defin törenini çekmiştim. Hürriyet Gazetesi’nden aradılar, görüntülerin tepki çektiğini belirtip kaldırmamı istediler. Ben kaldırmadım. Daha sonra sanatçının ailesinden arayanlar oldu. Demirci ailesinden olduklarını teyit ettikten sonra yayından kaldırdım. Aile görüntüleri istemezse asla ve kata yayınlamam. Bu konuda kötü niyetliler de var. Billur Kalkavan’ın cenazesinde, yakınlarıyla da röportaj yaptım, yayınladım bir süre sonra birisi beni aradı, Kalkavan’ın yeğeni olduğunu söyledi. Görüntüleri ailenin istemediğini belirtti. Önce kaldırmadım ısrarla arayınca kaldırdım. Bir süre sonra Facebook’ta gezinirken bir şahsın Youtube’den Billur Kalkavan’ın cenaze törenini kaldırttığını okuyunca, tekrar yayına verdir böyle sahtekarlar da var. Bu bana ders oldu. Teyit etmeden kaldırmıyorum.

 

 

Sanatçıların ailelerinden tepki gördün mü?

Hayır. Onlar çok saygıyla yaklaşıyorlar. Sanatçının topluma mal olduğunu biliyorlar ve ona göre davranıyorlar. Sıradan bir insan olsa onun defin töreninin çekilmeyeceğinin farkındalar. Ben de onlara saygı duyuyorum.

 

 

“Öbür dünyayı benim görüntülerimden öğreniyorlar”

İyi ki çektin, biz sanatçıyı çok seviyorduk ve asla cenaze törenine katılamazdık diyen var mı?

Yayınladığım cenaze törenlerine iyi kötü yorumlar yapılıyor. Bir kişi yazısında, “Şener abi bu işi bilerek ya da bilmeyerek yapıyorsun ama çok iyi bir işe imza atıyorsun. Çünkü insanlar ne kadar zengin olursa olsun, ne kadar ünlü olursa olsun, gidecekleri yerin bir avuç toprak olduğunu gösteriyorsun. İnsanlar öbür dünyanın varlığını senin görüntülerinden öğreniyor. Dünyanın yalan olduğunu paranın, pulun, şöhretin, bir işe yaramadığını senden öğreniyor” diye yazmış. Ben bunun bilincindeyim. İnsanların böyle düşünmesini sağladığım için kıvançlıyım.

“Toprakla baş başa kalıyorlar”

Ben de dersler çıkarıyorum çektiklerimden. İnsanlar ne kadar önemli olursa olsun, toprağa verildikten yarım saat 45 dakika sonra ailesi de olmak üzere mezarın başında kimse kalmıyor. Herkes duasını okuduktan sonra, kendi dünyasına çekip gidiyor. Ben ne olur ne olmaz diye en son gidiyorum. Milyonların sevgilisi toprakla baş başa kalmış. Dünya boş. Önemli olan güzel işler yapmak, iyi ilişkiler kurmak, İnsanların kalbini kırmamak, insanları, hayvanları canlıları kırmayalım, öyle çekip gidelim. Öldükten sonra iyi anılalım. Gerisi Lafügüzaf.

 

 

“Görüntülerim er ya da geç değerini bulacak”

Ben Türkiye’de bir ilki başlattım. Vefat edenler Türkiye’nin ünlü yıldızları. Yarın öbür gün bunların yaşam öykülerini filme almak isteyeceklerdir. O zaman gelip benden bu görüntüleri isteyecekler. O zaman benim değerim daha iyi anlaşılacak. Çünkü bu insanlar çok meşhur ve benim görüntülerim tarihi belge niteliğinde. Laf lafı açıyor, Ferhan Şensoy’un cenaze töreninde kızını çekmiştim, hamiyleydi. Tabi şimdi çocukları olmuştur. O görüntüleri görünce neler düşünecek. Belki de bana teşekkür edecek. Youtuberler kanallarına abone olunmasını isterler. Ben de buradan sesleniyorum; “Şener Bozbey İstanbul’un Sesi kanalıma abone olun, beni izleyin.”

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
Ünlüleri son yolculuğa uğurlayan Youtuber: Şener Bozbey
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!