Bergama tarih kokan kent. Her adımda, her yöne baktığınızda mutlaka tarihi eserlerle karşılaşacağınız şehir. Bilinen en eski tarihi M.Ö. 3 bin yılına dayanır. Helenistik dönemde Pergamon Krallığının başkentidir. Asklepion ile antik dünyanın sağlık merkezi.
Pergamon krallığı vasiyet yolu ile Roma imparatorluğunun bir metropolü oldu. 7’inci yüzyılın başlarında Arapların eline geçen kentte erkekler öldürüldü, kadınlar köle olarak satıldı, kütüphaneler yakıldı. Talan edilen kent 200 yıl viran kaldı. Daha sonra Bizans imparatorluğu ve Karesioğulları’nın idaresinde kalan antik şehir, Osmanlı İmparatorluğuna geçtikten sonra 1868’e kadar Karesi Sancağına, sırasıyla da Saruhan sancağı ve İzmir sancağı yönetiminde kaldı.
Athena Tapınağı Parça parça Almanya’ya götürüldü.
Bergama’da gezilecek yerlerden biri de Akropol’dür. Yurt dışına çıkarılamayan pek çok antik kalıntının bulunduğu sahada, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, Pergamon Akropolü’nde yapılan bilimsel kazılarda ortaya çıkarılan Athena Tapınağı ve Zeus sunağı parçalanıp Almanya’ya götürülmüştür. Almanlar Berlin’e götürdükleri parçalarla Pergamon müzesinde Athena Tapınağı’nı ve Zeus Sunağını aslına uygun olarak inşa etmişler. Buna rağmen Pek çok tarihi kalıntı görülmeye değer. Özellikle dünyanın en dik antik tiyatrosu etkileyici. En yüksek terasta oturup aşağıya baktığınızda insan ayrı duygulara kapılıyor.
Asklepion psikolojik tedavinin başladığı ilk yer
Asklepion dünyanın ilk psikolojik tedavi merkezidir. Şifalı suları sayesinde, tüm hastaların iyi olacaklarına inandığı yerdir. Hekimlerin yetiştiği bir tıp okuludur. Tiyatro, spor, güneş, inanç terapileri ile hastaların tedavi edildiği yerdir. Asklepios adına yapılan 6 tapınaktan, günümüzde ayakta kalan tek Asklepion tapınağı Bergama’dadır. Ölüm riski olan hastalar bu merkeze alınmazdı.
Red Hall, Antik Yunan’dan ayakta kalan en büyük Roma yapılarından biri
Kızıl Avlu (Red Hall), adını yapımında kullanılan kırmızı tuğlalardan almıştır. Tapınak, Milattan sonra 2’inci yüzyılda büyük olasılıkla Hadrianus zamanında inşa edilmiştir. Hala ayakta kalan en büyük Roma yapılarından biridir. Tapınağın Mısır tanrılarına adaklar sunmak için yaptırıldığı söylenmektedir. İsis, Serapis, Osiris, Harpokrates ve diğer alt tanrıların ibadeti için kullanıldığı öne sürülmektedir. Günümüzde, Kızıl Avluya bu tanrıların benzeri heykel yapım çalışmaları sürdürülmektedir.
Selçuklu ve Osmanlı yapıtlarını görmek mümkün
Bergama’da sık sık, Selçuklu ve Osmanlı yapıtlarının izine rastlamak mümkün. Sultan Yıldırım Beyazid döneminde inşa edilen Ulu Cami diğer adıyla yıldırım Camisi Bergama’nın en büyük camisidir. Yine Selçuklulardan kalma Güdük minare de dikkat çekici bir eserdir. Pek çok sayıda Osmanlı dönemine ait hamam ve tarihi bina var. Küpü çalınan ve Paris Louvre Müzesi’nde sergilenen Küplü Hamam’ı unutmamak lazım. Pek çok antik eser görmek istiyorsanız. Mutlaka Bergama Müzesi’ne uğrayın. Zafer Tanrıçası Nike, Sokrates Büstü, Medusa Mozaiği, Şans Tanrıçası Fortuna Heykeli, Bereket Tanrıçası Demeter Kabartması, Nymphe Heykeli ve pek çok antik eser sizi bekliyor.
Siz hiç karanfilli, damla sakızlı leblebi yediniz mi?
Bergama yemekleri dendiğinde ilk akla gelen “Çığırtma” yöreye özgü bir yemektir. Yoğurtla birlikte yemenizi öneririm. Ya da sıcak ot kavurması. Yanında keçi yoğurdu. Sabah kahvaltısında da keçi sütünden yapılmış kaymak. Leblebi dendiğinde akla Çorum gelir ama bir başkadır Bergama leblebisi. Karanfille kavrulur, üzerine dövülmüş damla sakızı atılır ve böyle harmanlanır. Karanfilli, damla sakızlı, ekşi mayadan yapılan ev ekmeği de meşhurdur Bergama’da.