Kaleme aldığım yazımın başlığının bir hikayesi var…
Yanılmıyorsam 2008 yılı içerisinde Kılıçdaroğlu, Dengir Mir Fırat ve İ.Melih Gökçek ile televizyonlara çıktı. TV’de Düello olarak adlandırılan bu programlarda o dönem CHP Grup Başkanvekili olan Kemal Kılıçdaroğlu, deyim yerindeyse bu düellolarda her iki rakibini de yere serdi. Özellikle İ.Melih Gökçek hala o yenilginin acısını içerisinde taşır ve neredeyse her gün sosyal medya üzerinden şuursuzca Kılıçdaroğlu’na saldırır.
O günleri yaşayanlar bilir. Kılıçdaroğlu, rakiplerinin her türlü kışkırtıcı tavırlarına rağmen özgüvenli bir şekilde, sakinliğini korumuş ve bu tavrı ile de dikkat çekmişti. Dosyalarla, belgelerle ve kendinden emin sakin tavrıyla hem parti tabanından hem de toplumdan büyük takdir toplamıştı.
Aradan iki yıl geçti. Deniz Baykal, istifa ettikten sonra yapılan 33. Olağan Kurultayda Kılıçdaroğlu Genel Başkanlığına aday oldu ve seçildi…
Kurultay delegesi olarak bende o gün salondaydım…
Birçok dövizler ve pankartlar açılmıştı. Ama içlerinde bir pankart dikkatimi çekti. Bana göre müthiş bir pankarttı. Sadece iki kelimeyle bir kişi ancak bu denli güçlü bir şekilde ifade edilebilirdi.
Kemal Kılıçdaroğluiçin açılan pankartın üzerinde şu yazıyordu…
SAKİN GÜÇ!
Her nedense parti girilen hiçbir yarışta bunu sloganlaştırıp kullanmadı. Ya da en azından ben hatırlamıyorum.
Geldiğimiz noktada ülkenin sakinleşmeye ve güçlü bir iradeyle yönetilmeye ihtiyacı var…
Erdoğan’ın, Bahçeli’nin, Soylu’nun veya iktidar kanadındaki bazı yetkililerin kullandığı dille bu ülkenin sakinleşmesi mümkün değil…
Toplumu kutuplaştıran, ötekileştiren, “biz ve siz” diye kategorize eden bu siyaset anlayışıyla ve sakinleşmeyen ortamda, ne toplumsal dayanışmayı, ne demokrasiyi, ne hakkı, ne hukuku ve ne de adaleti tesis edemezsiniz.
Sakin ve Güçlü bir iradenin yönetime gelmesi ekmek kadar, su kadar hayati bir önem taşıyor…
Kemal Kılıçdaroğlu ise tüm bu özellikleri üzerinde barındıran bir lider…
Genel kabul gören bu gerçekliğe rağmen İYİ Partinin takındığı tavır ise doğru bir tavır değil. Aynısı Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş için de geçerli. Üstelik bunların hepsinin var oluşlarının üzerinde Kılıçdaroğlu’nunemeği de var…
İYİ Parti, ilk günden bu yana kazanacak adayla seçime girmeyi savunuyor. Bunda bir anormallik yok. Normal olmayan ise sürekli Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nu kazanacak aday olarak dillendirmeleri. Yani “Kılıçdaroğlu ile seçim kazanılamaz” demenin başka bir ifadesi…
Bu her şeyden önce siyasi bir nezaketsizliktir…
CHP’li belediye başkanlarını CHP genel başkanıyla yarıştırmak, partinin içişlerine karışmaktır. Bu aynı zamanda masada oturduğu bir genel başkanı kaybedecek aday noktasında tartışılır hale getirmektir.
İstedikleri kadar “niyetimiz bu değil” deseler de maalesef gerçek olan bu…
Millet İttifakı, 2 Mart’ta toplandı ve saatler süren toplantı sonrası muğlak ifadelerle tek paragraflık bir açıklama yapıldı…
İlk gelen bilgiler sadece tek isim Kemal Kılıçdaroğlu’nunisminin masada tartışıldığı ve Meral Akşener’in bunu partisinin ilgili kurullarının onayına sunacağı yönündeydi.
Ama daha sonraki saatlerde bunun böyle olmadığı ortaya çıktı…
Meral Akşener’in, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun isimlerini önerdiği ve “partim bana bu iki ismi öner yoksa çık gel dedi” şeklinde tavır koyduğu ve bunun üzerine Kemal Kılıçdaroğlu’nunher iki isminde belediye başkanı olarak görevlerine devam edeceğini söylediği iddia ediliyor.
Doğruysa ki sağlam kaynaklarına dayandıran ciddi gazetecilerin paylaşımı bu şekilde…
Anlaşılan o ki Meral Akşener rest çekmiş ve Kemal Kılıçdaroğlu’daresti görmüş “Gerekirse beşli imza ile açıklama yapalım” önerisinde bulunmuş.
Dedim ya adam Sakin Güç!
Fedakarlık, özveri, taviz de bir yere kadar…
Masada yaşanan bu diyaloğu doğru kabul edersek. Çıkan sonuç da şu şekilde oluyor…
Meral Akşener’in önerdiği iki isimden biri kabul edilseydi; Meral Akşener yine dönüp “ben bunu yetkili kurullarımın onayına sunacağım” diyecek miydi? Sanmıyorum. Partisinden sadece bu iki isim için yetki aldıysa o zaman sıkıntı büyük gözüküyor.
Yazımı kaleme aldığım saatlerde İYİ parti Genel İdare Kurulu ile toplanıp bir karara varmamıştı. Bir karara varıp bir açıklamada bulunurlar mı bilmiyorum. Ya da varılan kararı 6 Mart’ta yapılacak Millet İttifakı toplantısına mı taşırlar göreceğiz.
Hayata geçecek senaryolar aşağı yukarı belli…
Ya radikal karar alıp ipleri koparacaklar ve altılı masadan kalkacaklar. Bunu yaparlarsa halka ne hesap verebilirler ne de bu vebalin altından kalkabilirler. Gelişmelerin ışığında ciddiye aldığım bu senaryoda İYİ parti kendi kendine en büyük zararı vermenin ötesinde ortaya ne gerekçe koyarlarsa koysunlar Erdoğan’a dolaylı da olsa koltuk değneği olmanın ağırlığı altında ezilmekten kurtulamazlar.
Ya Millet İttifakı içerisinde yer alıp kendi adaylarıyla yarışacaklarını açıklayacaklar. İkinci tura kalacak adayı destekleyeceklerini söyleyecekler. Bu durumda Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu aday olamayacağına göre aday Meral Akşener olacaktır.
Ya masaya önerdikleri iki isim ve Kemal Kılıçdaroğludışında başka bir isimle geleceklerdir. Böylece kendi yarattıkları krizi masa olarak aşmayı önereceklerdir. Zayıfta olsa bu olasılık vakit kaybından başka bir şey olmayacaktır.
Ya da Kılıçdaroğlu’nunadaylığını desteklediklerini açıklayacaklardır.
Hangi senaryo gerçekleşirse gerçekleşsin şu anda Millet İttifakı yara almış durumda. Güzel bir atasözümüz vardır. Kimse kavgalı eve kız vermez şeklinde. Ve en kısa sürede toplumda oluşan bu algının bertaraf edilmesi gerekiyor. Bunun müsebbibi de İYİ partinin takındığı tavır.
Her şey ortadayken yani kazanamayacak aday yokken, İYİ partinin ısrarla sürdürdüğü “şunlar kazanır, bu kazanamaz” tavrının yarattığı çıkmaz yaşanıyor şu anda.
Basit ve yalın bir gerçek var…
Kılıçdaroğluaday olursa üçüncü bir aday çıkmayacak. Çıkaranın da, çıkanın da sonucu etkileyecek bir etkisi olmayacak. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nunikili yarışında ikinci tur diye bir şey söz konusu değil. Kesine yakın bir olasılıkla Millet İttifakı, Demokrasiden yana olan güçlerin desteği ile de ilk turda seçimi kazanır.
Sadece…
Sakin ve Güçlü olun yeter!