Yıkıcı deprem felaketinin üstünden 22 gün geçti. Enkazlar kaldırılmaya başlandı, belki depremden etkilenmeyen bölgeler için hayat az da olsa normale döndü ama depremden etkilenen bölgelerdeki insanlar için uzunca bir süre normalleşme pek söz konusu olmayacak. Evleri, dükkanları yıkılanlar, enkaz altında yakınlarını, sevdiklerini kaybedenler belki de bir ömür aşamayacaklar bu durumu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘’Bize 1 yıl verin, 1 yılda buraları yeniden ayağa kaldırırız’’ dedi. Enkaz toplanır, yeni evler, yeni dükkanlar, vatandaşa yeni yaşam alanları yaratılır elbet. Ancak giden dokuyu onaramayız. Yok olup giden kültürü onaramayız. Aslına uygun restorasyonlarda pek başarılı olmadığımız bir gerçek maalesef. Yıkılıp giden yüzyıllardır duran yapıların, aslına uygun olarak yapılmasını temenni ediyoruz.
Yitip giden canlar, yıkılan binaların haricinde pek bahsedilmeyen bölgenin ekonomik kalkınma pozisyonları da yok oldu. Hatay ve Gaziantep turizm alanında geçtiğimiz yıllardan beri çok değerli projeler ortaya koymuştu. Mimarisi, yöresel lezzetleri, tarihi yapısı, bu şehirlere binlerce turist çeken, bölgedeki esnafın kalkınmasını sağlayan faktörlerdi. Bunları da 1 yılda yerine koyabilecek miyiz?
Deprem bölgesinden daha güvenli bölgelere yerleşen insanlar, bu şehirlerin değerleriydi. Bu insanlara aynı, hatta daha iyi şartlar sunabilmeliyiz ki bölgeler kültürel faaliyetlerine devam edebilsin.
Depremden önce Antakya’yı baştan sona gezme şansım olmuştu. Yemekleri, mimarisi, kültürel özellikleri şehre aşık olmuştum. Sokakları Asi Nehri’ne çıkan çarşısı, pazarı, meşhur Arkeoloji Müzesi, Tarihi Meclis Binası, dar ama kalabalık sokakları, gezerken mest etmişti beni. Depremin ardından Antakya bölgesinden fotoğraflar, drone ile çekilmiş videolar servis edilmeye başlandı. Gittiğim, gezdiğim, yemek yediğim her yer yıkılmıştı. Bunları, bölgenin yapısına uygun şekilde ayağa kaldırmak lazım. 1 yılda yapacağız diye bölgeye yakışmayan, orayı yansıtmayan yapılarla kirletmemek lazım.
En büyük hayallerimden biri Gaziantep’i baştan sona gezmekti. Gastronomi Festivali ‘ne katılmak, köylerini dolaşmak istiyordum. Gaziantep Kalesi’ni çok merak ederdim. Maalesef o da yıkıldı.
Deprem bölgelerinde sosyal, ekonomik hayatı geri getirmemiz lazım. Hayvancılığın yoğun olduğu bölgede hayvancılık desteklenmeli. Geri dönmek istemeyenler elbet olacaktır ama birileri yapmazsa bu bölgeler ölür. Tarım yapılan yerde tarımı desteklemek gerek. Hatta eskisinden daha da çok desteklemeliyiz ki bölge tekrar ayağa kalkabilsin. Sadece bina dikerek, konut yaparak bunu başaramayız.
Türkiye’deki tekstil üretiminin büyük çoğunluğu Malatya’da yapılırdı. Bunları başka şehirlere kaydırmamamız gerek. Deprem bölgesinde faaliyet gösteren her sektör en ince ayrıntısına kadar desteklenmeli. Burada istihdam yaratmak uğrunu tüm imkanlar seferber edilmelidir. Sadece inşaat firmaları karlı çıkmamalı bu işten.
Sektörler desteklenmeden sadece yaşam alanı yapılarak ayağa kalkılmaz…