Bu başlıkla çıkan yazı geçtiğimiz hafta Habertürk’teki köşesinde Oray Eğin’e ait bir yazıdır.
Geçmişte ‘’Yeni Özal’’ olabileceği söylenen Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘’Yeni Dalan’’ ihtimalinden söz edildiğini.. Siyasi öngörüler yanlış çıkabilir diyerek. Erdoğan’ın yeni Dalan olmadığını, Türkiye’yi dönüştürme etkisinin de Özal’ı kat be kat aştığını.. Ama kendisine büyük umutlar bağlanan belediye başkanının yeni Dalan olma ihtimali hala geçerli deyip mevzuyu Ekrem İmamoğlu’na getirerek…
Tıpkı İstanbul seçimlerinde-iki kez-olduğu gibi Erdoğan’ı koltuğundan edebilecek tek isim olarak Ekrem İmamoğlu’nun gösterildiğini.. Anketler, sokaktaki hava, muhalif partilerin aklından ve gönlünden geçen tek isim olduğunu. Şimdi esamesinin okunmadığını, bazı siyasi gözlemcilerin ‘’Acaba hala aradan sıyrılır mı? deyip ‘’yok canım artık imkansız herhalde,’’ diye kendilerinin yanıt verdiğini. Bu kadar kısa sürede adeta kendi markasını yok etti ve hızla Dalan’laştı, diyen Oray Eğin.
Ve zamanında Dalan’ın tavırsızlığından yola çıkarak, İmamoğlu’nun da kendi şehrindeki ‘’pride’’ yürüyüşünün yasaklanması ve sansür yasasında ortalığı inletemediğinden hareketle; böyle ancak Dalan olunur diyor.
Biliyorum girizgâh biraz uzun oldu ama başka türlü meramın anlatılması kolay değil. Oray Eğin takip ettiğimiz yazarlardandır ama değerlendirmesine katılmak mümkün değil. Tabi kendilerinin mesajın gitmesini istediği yerler verilmek istenen mesajı olabilir o ayrı!
Bedrettin Dalan’ın seçildiği 1984-1989 ANAP’ın en güçlü olduğu dönem, ikinci kez aday olup medyanın yüzde 50’nin üzerinde oyla kazanır dediği 1989 SHP’nin yükselişte olduğu bir dönemdir. Erdoğan ise 1994’de %25,19 oyla, ANAP’ın adayı İlhan Kesici’nin %22,14, SHP’den Zülfü Livaneli’nin %20,30 oy aldığı seçimlerde aradan sıyrılarak kazandığı, 4 yıllık başkanlık yapıp, görev süresini tamamlayamadan, siyasi yasaklı hale gelmiş, konjonktür ve farklı projelerin devamı olarak bugünlere gelmiştir.
Dalan’laşacak denilen Ekrem İmamoğlu ise…
2014-2019 Beylikdüzü Belediye Başkanlığından sonra, Erdoğan’ın aşkım dediği, siyasi lojistik üssü olan 25 yıldır elinde tuttuğu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Mustafa Sarıgül’ün kazanamadığı İstanbul’u Binali Yıldırım’a karşı değil, Erdoğan’a karşı dendiği gibi hem de iki kez kazanmıştır.
Kazanılan birinci seçim haksız bir şekilde iptal edilmiş, ülkenin cumhurbaşkanı gece gündüz mitingler yapmış ‘’Sisi’ye mi oy vereceksiniz’’ demiş yetmemiş Öcalan’ın kardeşini TRT’ye çıkarmış o da yetmemiş, Öcalan’dan mektup getirilmiş İmamoğlu’na oy verilmemesi söyletilmiş, buna rağmen 800 binin üzerinde bir oy farkıyla ‘yenilmez denilen Erdoğan’ı yenmiştir. Kitlelerdeki Erdoğan seçim kaybetmez ‘miti’ yıkılmış, seçim kaybedeceği görülmüştür.
O halde İmamoğlu Oray Eğin’in dediği gibi kentiyle ilgili konularda ve genel siyasi konularda ‘aman görevimde kalayım’ diye sessiz, tavırsız, silik bir belediye başkanlığı mı yapıyor?
Belki Oray Eğin’in istediği ‘’pride’’ yürüyüşünde görüş bildirmemiş olabilir bilmiyoruz! Ama İmamoğlu diğer belediye başkanlarının aksine genel siyasete dair birçok konuda görüş açıkladığı, iktidarın yanlışlarını yüksek sesle söylediğinden; işinin belediye olduğu, işine bakması gerektiği, ülke sorunlarına müdahil olduğu için en çok eleştirilen belediye başkanı durumundadır. Gezi ve siyasi davalarla ilgili görüş açıklayan ender belediye başkanlarından birisidir. Öyle ki İstanbul’u ilgilendiren konularda bile konuşması birilerini rahatsız etmektedir.
İmamoğlu’nun ‘’kişilere gruplara, cemaatlere, vakıflara, derneklere hizmet işi bitti. İBB’ye ve İstanbullulara hizmet dönemi başlayacak…’’ açıklamasının yılardır İBB’ye ve ülkenin her noktasına çöreklenen bazı çevre ve grupları nasıl rahatsız ettiğini Oray Eğin bilmiyor olamaz!
İlk defa metrolar U Devletin, M Belediyenin olarak bölündü. Hükümet-Devlet İstanbul Belediyesini rakip olarak görüp her alanda engel çıkarıyor yani bütün hareket alanını daraltıp sonrada cumhurbaşkanı kürsülerden İmamoğlu’nu başarısızlıkla iş bilmezlikle suçluyor. UKOME’nin yönetim yapısı değiştirildi, özellikle taksi ulaşımı ile gelen onlarca öneri UKOME’de reddedildi.
Kamu bankalarının projelere finansman-kredi sağlamadığı gibi yurtdışından bulunan finansman-kredilere Hazine onay vermiyor. Yani Devlet-Hükümet olarak İmamoğlu’nun elini, kolunu, ayağını, bağlıyor sonra da hadi koşsana diyor! Kamuoyuna yön verenlerde bütün bunları görmezden gelip; çok konuşma, işine odaklan, mazeret üretme, iş üret diyor.
Seçimlerin iptaliyle 3 ay geç başlanan görev süresinde 1,5 yıl dünyayı kasıp kavuran covid sıkıntıları da dikkate alındığında 3 yıllık İmamoğlu dönemi AKP’nin 25 yıllık görev süresiyle kıyaslanıyor.
İktidar medyasının geldiği günden beri gece gündüz İmamoğlu karşıtlığı yetmezmiş gibi muhalefete yakın medyanın özellikle Sözcü gazetesinin haber ambargosu ve en son 29 Ekim Bayram ilan ambargosu da dikkate alındığında operasyonun devasa boyutu daha iyi anlaşılacaktır.
Cumhurbaşkanı bugüne kadar 16 milyonluk İstanbul’un seçilmiş belediye başkanına randevu vermemiş, sarayda 30 Büyükşehir Belediye başkanı ile ortak yapılan toplantıda bir tek İmamoğlu’nun altına kırık koltuk konmuş sonra da ‘koltuğu kırdın’ diye suçlama yöneltilmiştir.
İki kez Erdoğan karşısında seçim kazanan, sarayın yaptırdığı özel anketlerde en önde çıkan isimlerden biri olan İmamoğlu, çalışmaları engellendiği, başarılı olması istenmediği gibi aday olarak istenmeyen isimlerin başında gelmektedir.
İktidarın ve belli muhalif çevrelerin denklem dışında tutmak istediği, denklem dışına çıkarmaya çalıştığı İmamoğlu denklemin başaktörü olma ihtimali hala en yüksek isimdir.