“KRİZİN SORUMLUSU BİZ DEĞİLİZ”

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na bağlı sendikalar dün Ali Hikmet Paşa Meydanı’nda “Bir imza da sen ver” etkinliğinde bir araya geldi. Ülkedeki krizin sorumlusu olarak çalışan ve emekçilerin sorumlu tutulamayacağını belirten KESK’liler, krizin faturasını ödemek istemediklerini ifade etti. KESK Şubeler Platformu krizin yükünü çekmemek için imza kampanyası da başlattı.

KESK Balıkesir Şubeler Platformu adına düzenlenen basın açıklaması ve imza kampanyasına KESK MYK Üyesi Elif Çuhadar, BES MYK Üyesi Aziz Özkan, SES MYK Üyesi Atabey’in yanı sıra KESK’in Balıkesir’deki şubelerin başkan ve yöneticileri. Siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri katıldı. KESK adına konuşmayı ise KESK MYK Üyesi Elif Çuhadar yaptı.

MADEM KRİZ YOK MAAŞLARIMIZ NEDEN ERİYOR

KESK MYK Üyesi Elif Çuhadar kalabalık grup adına yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi;“Özellikle son bir iki aydır ülkede ekonomik kriz var mı, yok mu tartışması sürüp gidiyor. Ülkeyi yönetenler “Kriz, miriz yok” diyor. Ama kendi açıkladıkları enflasyon, işsizlik, faiz, dış borç rakamları bunu yalanlıyor. Madem kriz yok, Neden iğneden ipliğe her şeye ardı ardına zamlar geliyor? Hayat pahalılığı neden artıyor? Madem kriz yok, Yılladır gerçek enflasyonu perdeleyen TÜİK rakamları bile neden rekor üstüne rekor kırıyor? Madem kriz yok,  Maaşlarımız neden her geçen gün eriyor, yoksulluğumuz neden artıyor? Tam da kışa girerken zamlanan doğalgaz, elektrik faturaları neden hepimizin kabusu haline geliyor? Madem kriz yok,  neden her alış verişten sonra bir harcadığımız paraya bir de bunun karşılığında aldıklarımıza bakıp bakıp şaşırıyoruz? Cebimizden çıkan para artarken poşetlerimiz neden gittikçe küçülüyor? Madem kriz yok, niye işten çıkarılanların sayısı her gün artıyor? İflas eden, ortamı fırsat bilip konkordato ilan eden firmalara yenileri neden ekleniyor? Madem kriz yok, Hazine ve Maliye Bakanı neden dünyanın en büyük finans kuruluşlarına yüksek faiz ve kar garantisi vermek için Londra’da toplantı üstüne toplantı yapıyor? Madem tehlike bertaraf edildi, neden hükümet yetkilileri her gün 81 milyondan fedakârlık beklediklerini açıklamaya devam ediyor?

KDV’DEN ÖTV’YE VERGİLERİ BİZ ÖDÜYORUZ

Varsın birileri yaşanan bu çöküntüye ‘ekonomik dalgalanma’ demeye devam etsin. Türk Lirasında yaşanan aşırı değer kaybından, kronik hale gelen enflasyona ve işsizliğe, ülkenin dış borcundaki artıştan son olarak TBMM’ye sunulan bütçeye kadar bütün veriler ülkenin uçurumun eşine sürüklendiğini zaten fazlasıyla ispatlıyor. Bugün asıl mesele yaşanan krizin faturasının kime ödettirileceği meselesidir. Biz ödedik. Ödemeye de devam ediyoruz. Nasıl mı? Adaletsiz vergi sistemi ile fatura hep sana kesildi. Yıllardır bütçelerin omurgasını oluşturan vergilerin tüm yükü işçi ve emekçilere yani bize yıkıldı. Maaşlarımızdan kaynakta kesilen gelir vergisinden tut, tüketirken ödediğimiz KDV’den ÖTV’ye kadar vergileri biz ödüyoruz. Devletin kendi rakamları bile binlerce firmanın 1.603 TL ile çalışan asgari ücretliden, en düşük maaşı alan kamu emekçisinden daha az vergi ödediğini gösteriyor. Ödediğimiz vergiler artık bize yol, su, elektrik olarak dönmüyor. Tükettiğimiz elektrikten, sudan çok daha fazlasını kayıp kaçak elektrik bedeli, atık su bedeli, hizmet bedeli gibi farklı farklı kalemlere, vergilere ödüyoruz. Geçsek de geçmesek de hazine garantisi verilen köprülerin, otoyolların parası bizim cebimizden çıkıyor. Hizmet alsak da almasak da ‘müşteri’ olarak görüldüğümüz devasa şehir hastanelerinin garantörü yine biziz.

EMEĞE DEĞİL, SERMAYEYE KAYNAK AKTARILARAK FATURA HEP BİZE KESİLDİ!

Bize gelince her zaman kuruş hesabı yapıp “kaynak yok” diyenler sermayeye-patronlara gelince bonkör kesildi.  Üstelik ardı arkası kesilmeyen teşviklerden, vergi affı ve indirimlerden yararlananlar, parsayı kapanlar parayı üretime, istihdama değil faize, repoya, ranta yatırdı. Daha geçen yıl, toplu sözleşme görüşmeleri sürerken, “5 milyon kamu emekçisinin ve emeklinin maaşlarında bir puan artış ekonomiye 1,8 milyar TL yük getiriyor” denildi Ama aynı yıl patronlardan, özel sektörden bir kalemde 102 Milyar TL tutarında vergi indirimi yapıldı. Biz ne zaman hakkımızı istesek ‘hepimiz aynı gemideyiz dendi. Yıllardır emeğimizin karşılığını almadan, kazan dairesinde canhıraş çalışarak geminin yol almasını sağlayan biziz. Maaşlarımızı yaşanan gerçek enflasyona değil, TÜİK enflasyonuna endekslediler. Hem de gerçekleşen değil, hiçbir zaman tutmayan hedeflenen enflasyona. 5 milyon kamu emekçisi ve emekli olarak ‘toplu sözleşme’ adı altında varılan mutabakatlarda da kaybetmeye devam ettik. Bu mutabakatlarda gelir vergisi adaletsizliği, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması gibi yıllardır yaşadığımız temel hiçbir sorunumuza çözüm getirilmedi. Üstelik hedeflenen enflasyona, hatta bazen bunun da altında olan oranlara imza atıldı. Maaşlarımızda 2018 yılının ilk altı aylık dönemi için %4, ikinci altı aylık dönemi için %3.5, 2019 yılının ilk altı aylık dönemi için  %4 ikinci altı aylık dönemi için  %5 artış yapılması kararlaştırılan son toplu sözleşme hem yaşanan enflasyon hem de açıklanan yeni enflasyon hedefi sonucunda hükmünü yitirdi. Ekonomi büyürken de refahtan pay almadık her fırsatta ekonomik büyüme rakamları ile övünenler biz payımızı istediğimizde birden bire küçülü verdiler.

KAMUNUN YÜKÜNÜ BİZİM OMUZLARIMIZA YIKIP, GÜVENCESİZLİĞİ YAYARAK FATURA HEP BİZE KESİLDİ!

Devlet eli ile verilen kamu hizmetleri adım adım tasfiye edildi. Limanlardan elektrik santrallerine, kâğıttan tütüne, demir-çelikten şekere kadar halkın birikimin ürünü tüm Kamu İktisadi Teşekkülleri (KİT’ler) yok pahasına satıldı. Kaynak ayrılmayan, yatırım yapılmayan devlet okulları, hastaneleri başta olmak üzere tüm kamu kendi kaderine terk edildi. Teşvik üstüne teşvik verilen özel okulların, hastanelerin sayısı çığ gibi arttı. Yatırım yapılmayan kamunun tüm yükü bize yıkıldı. Farklı farklı onlarca istihdama bölünen kamuda güvencesiz istihdam artırıldı. Alabildiğine sınırlanan iş güvencemiz OHAL’den istifade fiilen kaldırıldı. On binlerce kamu emekçisi bir mahkeme kararı olmadan, sorgusuz sualsiz işinden, ekmeğinden edildi. Emeklilik yaşımız yükseltilip, emekli aylığı bağlama oranlarımız düşürüldü. KPSS’de, görevde yükselme sınavlarında en yüksek notları alanlarımız bile mülakatla, sözlü sınavla, güvenlik soruşturmasıyla elendi. Torpil, kayırma artırıldı,  kariyer ve liyakat yok edildi.

KRİZLERİN FATURASINI BİZLERE KESENLER YİNE KAPIMIZI ÇALIYOR

İşin özü bugüne kadar ülkede yaşanan tüm krizlerin, maliyetlerin faturasını bize kesenler bugün yine kapımızı çalıyor. Üstelik hem “kriz, miriz yok” diyorlar hem de krizi fırsata çevirerek elimizde kalan son haklara da göz koyuyorlar. Ülkeyi krize sürükleyen yeni-liberal politikaları daha da ağırlaştıran programları, paketleri, içi boş kampanyaları çare olarak gösteriyorlar. Krize çare olarak sundukları programla bize esnek çalışma modellerini, bizi birbirimizin rakibi haline getirecek performansa dayalı ücretlendirme sistemini ve yaş sınırı kaldırılıp süresi üç yıla çıkarılan zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemini dayatıyorlar. Dövizin ucuz ve faizlerin düşük olduğu dönemde dışarıdan alınan borç paraları kentlerin yağmalanmasına, doğanın tahrip edilmesine, yandaş inşaat firmalarının kasasına akıtanlar rüzgâr tersine döndüğünde yine bizim kemer sıkmamızı, fedakârlıkta bulunmamızı istiyorlar. Emeğin hak arama yollarının tamamen kapatıldığı, sendikal örgütlenmenin engellendiği, grevlerin yasaklandığı koşullarda karlarını katlayanların borçlarını siz ödeyin diyorlar. Oysa işçilerin, emekçilerin bu krizi yaratanlara bir borcu yoktur. Tam tersine yıllardır yaşadığı kayıplardan kaynaklı alacağı vardır. Bu nedenle biz KESK olarak %1’in yarattığı krizin faturasını %99’a yıkılmasına artık yeter diyoruz. %99’un yan yana gelmesi, sesini birlikte yükseltmesi için mücadele ediyoruz.

İSTİYORUZ

Bunun için; sadece yaşadığımız gerçek enflasyonla değil, 20 Eylül’de açıklanan Yeni Ekonomi Programının (YEP) 2018 yılı için yüzde 20.8,  2019 yılı için yüzde 15.9 enflasyon hedefleri ile bile çoktan hükmünü yitiren son toplu sözleşmenin derhal yenilenmesini istiyoruz. Maaşlarımızda hedeflenen enflasyon oranında değil, yaşanan gerçek enflasyon oranında, satın alma gücümüzdeki azalma ve ekonomik büyüme oranları dikkate alınarak artış yapılmasını,  elektrik, doğalgaz, su, akaryakıt, ekmek, toplu taşıma gibi temel ihtiyaçlara yapılan zamların geri alınmasını, zam yapılmamasını bekliyoruz. Emeğin haklarını yok eden KHK’lerin iptal edilmesini, OHAL KHK’leri ile herhangi bir hukuki delil ve mahkeme kararı olmadan işinden ekmeğinden edilen tüm kamu emekçilerinin işine iade edilmesini, işten el çektirildikleri süre içindeki maddi ve manevi tüm kayıplarının telafi edilmesini bekliyoruz. Kriz gerekçesi ile işten çıkarmalara son verilmesini, tüm yükü emekçilerin sırtına yıkan vergi adaletsizliğine son verilmesini, Kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmesini, herkese güvenceli iş ve güvenli gelecek sağlanmasını istiyoruz.

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
“KRİZİN SORUMLUSU BİZ DEĞİLİZ”
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!