Fransız ve İsviçreli film yönetmeni, senarist ve sinema eleştirmeniydi. Fransız Yeni Dalgası‘nın en etkili isimlerinden olan Jean-Luc Godard, geçtiğimiz 13 Eylül günü bu dünyadan ayrıldı. Eşi Anne-Marie Miéville, Fransız yönetmen Godard’ın İsviçre’de hekim destekli intihar yöntemiyle hayatını sonlandırdığını açıkladı: “Hasta değildi, sadece bitkindi. Bu yüzden bitirme kararı aldı. Bu kararın duyurulması onun için önemliydi.” Kendisinden sonra gelen Martin Scorsese ve Quentin Tarantino gibi yönetmenlere de ilham veren yönetmen, sinema tarihinde Fransız Yeni Dalga akımının en etkili isimlerinden biriydi. Jean-Luc Godard, filmlerinde iletişim kopukluğu içindeki modern insanın farklı yaşam biçimlerini, akıldışı sosyal sistemleri, politik tartışma ve olayları konu alıyordu. En çok radikal ve politik odaklı çalışmalarıyla tanınan Godard, nesiller boyu film yapımcılarına ilham veren “Breathless” (À bout de suuffle) ve “Bande à part” gibi klasik filmleriyle kendi kuşağının en beğenilen yönetmenleri arasında yer alıyordu. Kariyeri boyunca her daim yeninin peşinden koşarak sinemanın sınırlarını zorlayan; Breathless, Alphaville, Masculin Féminin gibi başyapıtların yaratıcısı idi. Godard bir zamanlar film yapmak için ihtiyacınız olan tek şey “bir kadın ve bir silah” sözlerini kullandı. Ünlü yönetmen bu teorisini daha sonra 1960 yapımı ilk filmi Serseri Aşıklar’da (À bout de souffle) kanıtlamış oldu. Filmde kadın ana karakter Patricia, bir polis memuruna ateş ettiği için aranan Michel ile aşk yaşar. Patricia filmin sonunda Michel’e ihanet eder ve polis onu yakaladıktan sonra sokağın ortasında vurarak öldürür. Serseri Aşıklar klasik bir suç dramını andırsa da Godard, diğer çalışmalarında da olduğu gibi hikayeyi o zamanın kültürünü incelemek, görsel deneyler yapmak ve sinema ilkelerini araştırmak için kullandı. Çok küçük bir bütçeyle yapılan ve 60 yıl sonra bile dünya sinemasında klasikler arasında sayılan filmin etkisi anında hissedildi.
Serseri Aşıklar’ı dünyamıza armağan eden yönetmenin sözleri ile ustayı anıyoruz.
20. yüzyıldan geriye sinemanın ayakta kalacağını düşünüyor musunuz?
Belki, evet biraz. Bir ara, 1980’lerde, sinemanın yok olacağını düşünüyordum. Sinemanın ölümünü yaşıyoruz diyordum. Artık o kadar emin değilim. Belki de zaten ölmüştür. Yaşayan ölüler hiç de az değil. Bugün sinema yapanların çoğu yaşayan ölüler, yaptıkları filmler de kendilerine benziyor. Bugünlerde insanların perdede seyrettiklerine baktığımda, bunların tek yaptığı şey perdelemek diye düşünüyorum. Hiçbir şey göstermiyor bu filmler, hatta belki bir şeyleri gizliyorlar. Filmler perdeliyor. Ve bugün, biliyorsunuz, ekranlar düz, filmler de iki seksen dümdüz yatıyor.
Ne zaman komedi filmi çekeceksiniz? diye sorulunca şu yanıtı vermişti usta yönetmen:
“Vietnam’da, Filistin’de ve Yemen’de insanlar veya Amerika’daki siyah insanlar güldüğü zaman”
“Fotoğraf gerçektir, sinema ise saniyede yirmi dört kere gerçektir.”
Bir erkek kadına asla hesap ödetmemeli, kadın da erkeğe hesap ödetmemeli. El ele tutuşup hesabı ödemeden mekandan koşarak kaçmalılar.
Fransa’daki 68 eylemleriyle ilgili Cannes film festivalinin boykot edilmesi için Jean-Luc Godard konuşuyor. “Ben size öğrencilerle ve işçilerle dayanışma diyorum, siz bana kamera açıları ve yakın çekimden bahsediyorsunuz! ”
Fatal gece
“Gelgelelim hakikate, yani bana. Çocukluktan çıkmağa başlar başlamaz, bende bir isyan belirdi. İlk önce müteessir olurdum, sonra rebellion. Bu isyanlar muhtelif konular üzerinde olurdu. Bir İmajla anlatayım. Al bir demir çubuk, ‘Ben kuvvetliyim!’ denirdi bana ve iki eliyle tutunca demir çubuğu bükerlerdi. Ben de, ‘Ben de kuvvetliyim!’ derdim -çünkü dayanamazdım demir çubuğu tutunca açar ve gene dümdüz ederdim. Yalnız bu meselede demir çubuk ben idim. Gelelim fatal geceye. Sürgün’de bir cümle vardır, Zekeriya hakkında. İnsan hayatında yolların ayrıldığı bir noktaya gelir. Bir yolda giderse Lucifer olur, şeytan olur insan, öteki yoldan giderse melek, evliya ve martyre olur. Amma yolun sağında veya solunda gitmeği seçmek tamamen iradenizde olmayabilir. Bir çöp, terazinin bir kefesine ağır basabilir. Bu cümlem, büyük bir tecrübenin neticesidir. Eh canım münakaşa pek karışık konular üzerindeydi ve pek şiddetliydi. Babam çiftlikte, her zaman bir suikasttan korktuğu için, yanında müteaddit tabancalar ve silahlar bulundururdu. Evvela zengin bir adam, sonra asker. Münakaşa öyle bir raddeye vardı ki benim üzerime ateş etdi. Ben rastgele oradaki bir tabancayı alarak -amma onun eli tabancaya giderken yüzünden okudumona doğru, nişan almadan, ateş ettim. Hapishanede gece rüyamda çocukluğumu görürdüm. Uyanınca rüya imiş diye sevinirdim, hapishanede olduğum halde. Yani ondan kurtulduğuma sevinirdim.”
HALİKARNAS BALIKÇISI Cevat Şakir Karaağaçlı, o fatal geceyi böyle anlatıyor. Yukarıdaki satırlar, usta yazarın babası Osmanlı’nın son köklü ailelerinden birinin temsilcisi olan Şakir Paşa’yı öldürdüğü geceyi anlattığı satırlar olarak ülkemizin ve edebiyatımızın tarihine geçti.
Koshtargah ve niceleri… Eylül ayı filmleri
Eylül ayı boyunca TRT 2 ekranlarından izleyebileceğiniz filmler:
15 Eylül Perşembe 22.00 Rumba
Oyuncular: Dominique Abel, Fiona Gordon, Philippe Martz
Yönetmen: Dominique Abel, Fiona Gordon, Bruno Romy
16 Eylül Cuma 22.00 Risttuules (Rüzgarların Arasında)
Oyuncular: Laura Peterson, Tarmo Song, Mirt Preegel
Yönetmen: Martti Helde
17 Eylül Cumartesi 22.00 Bølgen (Dalga)
Oyuncular: Kristoffer Joner, Ane Dahl Torp, Jonas Hoff Oftebro
Yönetmen: Roar Uthaug
18 Eylül Pazar 22.00 A Birder’s Guide to Everything (Bir Kuş Gözlemcisinin Hayat Rehberi)
Oyuncular: Kodi Smit-McPhee, James Le Gros, Daniela Lavender
Yönetmen: Rob Meyer
19 Eylül Pazartesi 21.30 Mon oncle d’Amérique (Amerikalı Amcam)
Oyuncular: Gérard Depardieu, Nicole Garcia, Roger Pierre
Yönetmen: Alain Resnais
20 Eylül Salı 21.30 Kömür
Oyuncular: Amin Hajiakbari Dizaji, Hadi Eftekharzade, Adhami Farid
Yönetmen: Esmaeel Monsef
21 Eylül Çarşamba 21.30 Yol Kenarı
Oyuncular: Tansu Biçer, Nalan Kuruçim, Taner Birsel
Yönetmen: Tayfun Pirselimoğlu
22 Eylül Perşembe 21.30 Buñuel en el laberinto de las tortugas (Bunuel Kaplumbağaların Labirentinde)
Seslendiriciler: Jorge Usón, Fernando Ramos, Luis Enrique de Tomás
Yönetmen: Salvador Simó
23 Eylül Cuma 21.30 The Help (Duyguların Rengi)
Oyuncular: Emma Stone, Viola Davis, Octavia Spencer
Yönetmen: Tate Taylor
24 Eylül Cumartesi 21.30 Ballada o soldate (Askerin Türküsü)
Oyuncular: Vladimir Ivashov, Zhanna Prokhorenko, Antonina Maksimova
Yönetmen: Grigoriy Chukhray
25 Eylül Pazar 21.30 American Violet (Amerikan Menekşesi)
Oyuncular: Nicole Beharie, Will Patton, Alfre Woodard
Yönetmen: Tim Disney
26 Eylül Pazartesi 21.30 The Chaplin Revue (Şarlo Revüsü)
Oyuncular: Charles Chaplin, Edna Purviance, Albert Austin
Yönetmen: Charles Chaplin
27 Eylül Salı 21.30 Koshtargah (Mezbaha)
Oyuncular: Amirhossein Fathi, Mani Haghighi, Baran Kosari
Yönetmen: Abbas Amini
28 Eylül Çarşamba 21.30 The Pigeon Thieves (Güvercin Hırsızları)
Oyuncular: Seyit Nizam Yilmaz, Mert Buğra Tataroğlu, Kutay Sandıkçı
Yönetmen: Osman Nail Doğan
29 Eylül Perşembe 21.30 Museo (Müze)
Oyuncular: Gael García Bernal, Simon Russell Beale, Lynn Gilmartin
Yönetmen: Alonso Ruizpalacios
30 Eylül Cuma 21.30 Hidden Figures (Gizli Sayılar)
Oyuncular: Taraji P. Henson, Octavia Spencer, Janelle Monáe
Yönetmen: Theodore Melfi