KRİZ KAPIDA!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Dünyamız ciddi bir enerji krizi ile karşı karşıya. Bunun en büyük sebebi ise bulunduğumuz çağın en popüler hastalığı ‘’tüketim çılgınlığı’’. Özellikle sanayi endüstrisinin yıllık enerji tüketimi çok ciddi boyutlara ulaşmış vaziyette. Burada bir arz talep dengesi var elbette. Talep doğrultusunda bir sanayi üretimi var. Bu nedenle enerji sarfiyatımızın çoğunu sanayi endüstrisi üstleniyor.

 

Devletlerin buna belirli çözümleri vardı tabi. Biyo enerji ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek, yani ‘’temiz enerji’’ kullanımını yaygınlaştırmak. En azından sanayi endüstrisini temiz enerjiye yönlendirmek bölgedeki enerji krizinin aşılmasında ciddi bir dönemeç olabilirdi. Yapılan planlamalardan sonra hali hazırda kullanılmakta olan yenilenebilir enerji kaynaklarının, sanayi endüstrisinin ihtiyacını karşılamadığı anlaşıldı.

 

Halka tasarruf yapmaları konusunda ciddi telkinlerde bulunuyorlar

 Elektrik üretmek için fosil yakıt ve doğalgaz kullanımı devam etti ve halen daha artarak devam etmekteydi. Ta ki geçtiğimiz günlerde Rusya Devleti Avrupa ülkelerinin doğalgaz kullanımını kısıtlayana kadar. Bu kısıtlama sonrasında devletler acil önlem ve eylem planı yapmak durumunda kaldılar. Halka tasarruf yapmaları konusunda ciddi telkinlerde bulunuyorlar. Enerji üretimi için farklı yollar arıyorlar. Herkesin gündeminde olan güneş enerjisi projelerine yönelmeye başladılar.

Özellikle ülkemizde son dönemlerde iyice yaygınlaşan ve devletin ya da büyük enerji şirketlerinin haricinde bireysel kullanımı da yapılan güneş enerjisi sistemleri  bir kurtuluş yolu olarak görülebilir mi? Uzun vadede belki ama sanırım bunun için biraz geç kaldık. Rüzgar ve güneş enerjisi günümüzde kullanılan en temiz enerji üretim kaynaklarıdır. Tamamen doğal ortam şartları kullanılarak üretim yapılmaktadır. Ancak biz bu kaynakları ikinci plana atarak öncelik hedefimizi hidroelektrik ve nükleer elektrik santrallerine çevirdik. Bu nedenle doğanın dengesini de bozduk. Yani enerji kriziyle birlikte ciddi bir iklim krizine de yol açmış olduk. Özellikle bu yıl hissettiğimiz aşırı sıcaklar ve nem ciddi bir iklim krizinin eşiğinde olduğumuzun en bariz örneği.

Önce Avrupa ülkelerini ardından tüm dünyayı tehdit eden enerji krizi beraberinde birçok sorunu da getirecektir. İklim krizi de zaten kapıdayken tarımsal  üretim endüstrisi de bundan ciddi şekilde etkilenecektir. Ardında da  yavaş yavaş baş göstermeye başlayan su krizi gelecektir. Enerji , yiyecek ve su krizi insanlığı hatta tüm canlı organizmaları tehdit eden bir gerçek. Peki bununla nasıl yüzleşeceğiz? Ya da yüzleşebilecek miyiz?

 

Yalnızca enerji tasarrufu için alınan önlemler yeterli değil

Enerjide tekelleşme olmadan, her ülke kendi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanırsa, krizi yavaşlatmak için bir önlem alınmış olur. Enerji insani bir ihtiyaçtır. Sıcak ya da soğuk savaşlarda koz olarak kullanılmamalıdır. Tekelleşme bu yüzden riskli bir konu. Dünyadaki nüfus yoğunluğunun çoğunluğunun yaşadığı ülke olan Çin, hızla güneş enerjisine giriş yaptı. Ne kadar kurak, çorak dağ ve tepe varsa oralara güneş panelleri kurmaya ve elektrik üretmeye başladı. Şimdilik üretilen elektrik yalnızca hane kullanımlarının yüzde 10 ila 15 ini karşılamaya yetiyor ancak bu iyi bir başlangıç. Sanayi endüstrisinin enerji ihtiyacını dahi karşılasa uzun vadede güzel sonuçlar doğurabilir. Çin’in uyguladığı proje örnek teşkil edebilir.

Danimarka’ya bağlı Faroe Adalarında ise denizin içinde birçok rüzgar gülü bulunuyor. Bu bölge rüzgar koridoru olarak bilindiği için neredeyse tüm yatırım denize yapılmış. Yani karada rüzgar gülü neredeyse hiç yok. Bu devletler halklarına enerji konusunda alacakları bireysel önlemler konusunda ciddi telkinlerde bulunuyorlar. Yinelemekte fayda var. Yalnızca enerji tasarrufu için alınan önlemler yeterli değil. İklim ve su krizi de gündemde. Bunlar için de çok geçmeden önlem almamız gerek.

 

İklim ve su krizi

Su krizi devletler tarafından çözüleceğine inanılan bir sorun. Dünyadaki en büyük su tüketimi yanlış sulamadan kaynaklanıyor. Zaten hali hazırda sanayi endüstrisinden dolayı kirlenen su kaynakları bir de yanlış kullanım yüzünden iyice azalıyor. Tarımsal üretimde su kullanımı sınırlandırılmalı. Teşvik ve hibelerle her çiftçiye akıllı sulama sistemleri hizmeti sunulmalı. Ve sürekli olarak kontrole tabi tutulması gerekiyor. Aksi taktirde önüne geçilemeyecek bir kuraklıkla karşı karşıya kalacağız.

Tarımda ciddi reforma ihtiyacımız var. Daha profesyonel ve kontrollü ilerlememiz gerekiyor. Tarımsal sulamanın kontrollü yapılması gerek, tarımda kullanılan elektriği yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kullanmamız gerek, tarım ilaçlarının kullanımının kısıtlanması gerek. Tarım ilaçları toprağın yapısını bozarak, topraktaki mineralleri öldürüyor. Bunun önüne geçilmesi gerek. Yani ciddi bir reforma ihtiyaç var. Bugün bile net bir şekilde hissettiğimiz iklim ve su krizi,  ilerleyen süreçte bizi daha sert şekilde etkileyebilir. Bakanlıkların hatta uluslararası komisyonların bu duruma el atması gerekiyor. Halkı bilgilendirerek yapılacak işlemlerde destek olması, kriz için bir önlem olabilir.

Önümüzdeki 10 yıl içinde ciddi sıkıntılar yaşayacağımız gerçeğini insanların kabullenmesi, çözümler için erken bir başlangıç olabilir. Gündemdeki birçok konudan daha önemli sorunlarla karşı karşıyayız ancak pek dikkate alınmıyor. Kriz kapıda. Şu ülke, bu ülke fark olmaksızın yaşanacak krizin çözümü, anlık ülke gerginliklerinden ve siyasi çıkarlardan çok daha önemli. Umarız ki yakın zamanda farkına varılır ve önlemler için çalışmaya başlanır.

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
KRİZ KAPIDA!
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!