BUGÜN Büyük Zafer’in yüzüncü yıldönümü.
26 Ağustos’ta büyük taarruzla başlayıp 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlanan işgalden kurtuluş, işgalciyi kovma, yeniden özgürleşme günü.
30 Ağustos’un devamında, illerin ilçelerin kurtuluş günlerini kutlarız.
Yüz yıldır kutlarız!
Zaferin ve kurtuluş günlerinin kutlanmasında sıkıntı var mı sizin açınızdan?
Ne sıkıntısı olur canım kardeşim; bilakis bizim zaferimizdir. Bu ülkede hemen her hanenin katkısı vardır; Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün siyasi ve askeri dehasının tezahürüdür bu sonuç.
Biz her 30 Ağustos’ta..
..ve Balıkesir’in Kurtuluş Günü olan 6 Eylül’de, Atatürk başta olmak üzere, silah arkadaşlarını, vatan savunmasında canını veren atalarımızı şükranla, minnetle yad ederiz.
Düşman işgalinden kurtuluş günü, düşmanın bu topraktan temizlendiği, işgalci zulmüne son verildiği gündür. 1919’da başlayıp 1922’ye kadar devam eden kuşatma ve işgal karanlığından, özgürlük ve bağımsızlığın aydınlığına eriştiğimiz gündür.
Kurtuluş günleri, gurur günlerimizdir.
Bazıları için öyle değil anlaşılan.
***
TBMM eski Başkanı İsmail Kahraman’ın Rize’nin 561. Fetih günü kutlamalarında söylemiş.
Haber kanallarında, internetteki videolarda, haber sitelerinde dönüp duruyor haber.
Ne demiş:
“Şehirlerin kurtuluş yıldönümlerinin kutlanmasına kesinlikle karşıyım…”
Kurtuluş günlerinin kutlanmasına karşı olan, kurtuluşa da inanmıyordur zaten.
İnanmadığının göstergesidir şu sözleri:
“İstanbul’un kurtuluşu 6 Ekim.. Kim demiş? İzmir’in kurtuluşu 9 Eylül.. Kim demiş? Ne münasebet.. Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki.”
O zaman bizim 6 Eylül yalan mı yani? 1919 baharında Yunan’ın İzmir’e çıkışından hemen sonra Okuma Yurdu’nda toplanıp işgali protesto eden… Alaca Mescit toplantılarıyla Balıkesir’de işgale karşı redd-i ilhak örgütlenmesini oluşturan.. Ayvalık’tan Soma’ya kadar kurdukları cephelerle işgal ordusunun ilerleyişini geciktiren, cephelerde çarpışan, ilk kurşun, son kurşun falan.. Yalan mı yani?
30 Ağustos’tan hemen sonra düzenli orduların Balıkesir bölgesinde sırayla ilçeleri birer ikişer işgalden arındırması, 6 Eylül’de Balıkesir’e, sonraki günlerde diğer ilçelere girip işgalcileri geri püskürtmeleri.. 9 Eylül’de İzmir’de düşmanı denize dökmeleri..
Yalan mı hepsi?
Bunların tamamı doğru.. İsmail Kahraman’ın bakış açısı sakat.
***
BİZİM buralarda işgale karşı geliştirilen direniş hareketi, destansıdır.
Kimi yerde, devrin konjönktürel gerçekleri, işgalci devletlerin kendi içlerinde yaşadıkları siyasi ve toplumsal gelişmeler neticesinde kendiliğinden çekilmeler oldu; olmadı değil. Ama oralarda da işgalin gerçekleştiği ana kadar yoğun bir direnç vardı; halk vatan bellediği toprağı başkalarına kaptırmamak için direniyordu.
Güney Ege ve Akdeniz tarafında İtalyanlar, “müttefiklerimiz bizi kandırdı” deyip kendiliğinden çekildi.
Doğu’yu kuşatan Rus, Çar’ın askeriydi. Ekim Devrimi ne Çar bıraktı, ne Çarlık Rusyası. Kızılordusu, beyazordusu falan birbirini yerken Rus toprağında, Anadolu’daki işgal hakimiyeti nihayetleniverdi.
Çok basite indirgedik, iki cümleyle özetleyiverdik durumu. Ama sonuçta gazete yazısı bu; İsmail Kahraman’a cevap vermek için kitap mı yazalım yani?
Ayrıca İsmail Kahraman da işgalin nedenlerini, sonuçlarını, çekilen acıları, imkansızlıklardan imkan yaratmaya çalışan halkın inancını, Samsun’u, Amasya’ya, Erzurum’u, Sivas’ı, Atatürk’ü, hepsini biliyor ezbere.
Onun gibi düşünenlerin pek çoğu bu gerçekleri biliyor; lâkin inanmak istemiyorlar.. İnanmayan, onlar gibi düşünen çoğunluklar üretmenin derdindeler!
Bu düşüncenin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve Türk milletine bir yararı yok.
***
“Kurşun sıkmadık ki.. Çarpışmadık.. Dövüşmedik.. Vuruşmadık” ne demek?
“Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve gitti” ne demek?
9 Eylül’de denize kim döküldü İzmir’de? O gün hangi devletin düzenli ordusu ayyıldızlı bayrağı astı Kordon’a?
İstanbul’da işgalci kimdi? İşgali direnenler kimlerdi? İngilizlerin üç yıl boyunca çöktükleri payitahtı, işgal çizmesinden kim kurtardı?
Fetihler de önemli elbet.
Bir de, fethedilen yerleri asırlar sonra işgalcilere teslim eden fatihlerin torunları var.
“Kesinlikle karşıyım” diyen İsmail Kahraman, 2 Mart Rize’nin kurtuluş gününün kutlanmasına da karşıymış.
Rize, 561 yıl önce fethedildi ama, yüz yıl önce işgal ordularınca ele geçirildi.
Çarlık Rusyası gelmiş, Karadeniz’e, Rize’ye çökmüş. Rusya’da vaziyet karışınca, 1918’in 2 Mart’ında Rize’yi terk edip gitmiş adamlar.
İster kurşun sıkarak, ister kendiliğinden çekilerek olsun.. Sonuçta bir işgal yaşanıyor, direniş başlıyor, milisiyle, düzenli ordusuyla işgale karşı konuluyor.
Bunu inkar etmek, “tarihi doğru dürüst bilmiyoruz” diyenlerin, tarih bilgisi ve şuurundan yoksunluğunun delili değil midir?
“Biz köklü bir devletiz, zaferlerle dolu bir tarihimiz var” deyip.. 30 Ağustos Zaferi’ni görmezden gelmek.. Bir anlamda tarihe ihanet.
***
“ŞEHİRLERİN düşman işgalinden kurtuluşu dolayısıyla kutlama yapılmaz. Ben esirdim. Esaretim bitti, köleydim diye ikrarda bulunulmaz. Bu küçüklük kompleksidir” diyor İsmail Kahraman.
Öyleyse bu millet yüz yıldır bu küçüklük kompleksiyle mi kutluyor kurtuluş günlerini?
Hey yarabbim, böyle bir mantık olabilir mi?
Bu konuşmayı yaptığı salonda, bir Allah’ın kulu da çıkıp itiraz etmiyor.
Valisi, belediye başkanı, milletvekili, protokolü, vatandaşı, herkes orada…
“Kurtuluş günü kutlamak küçüklük kompleksidir” sözlerini alkışlıyorlar!