KYK BORÇLARI.. MUHALEFETİN ZAFERİ.. YENİ ÜMİTLER.. KOLAY ÇÖZÜMLER!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Pazartesi günü, bir anlamda “yüksek öğrenim gençliğinin günü” oldu. 18 Temmuz’da önce YKS sınav sonuçları açıklandı ve bu imkana sahip olabilen binlerce gencin de yüzü güldü. Hayatlarına çizecekleri yol kısmen belirlendi. “Kısmen” demeyi tercih ediyorum, zira onları oldukça zorlu ve uzun bir yol bekliyor. Sadece şimdi yapacakları tercihin isabetli olmasından söz etmiyorum elbette. Yüksek öğrenim yapmak hiç de kolay değil ülkemizde. Başka bir şehre gitmek gerekebiliyor. Yurt bulmak veya ev kiralamak gençler ve aileleri için oldukça büyük bir külfet. Barınmayla da bitmiyor mesele, gençlerin karınlarının doyması, eğitim gereçlerinin ve kitaplarının temini, ulaşım, giyim vb. gibi onlarca ihtiyacının da giderilmesi gerekiyor. Bu yolda gelişmiş bir “devlet bursu” sistemi de yok ülkemizde ne yazık ki. Kamu veya özel kesim bursları da oldukça sınırlı. Bu nedenle, en önemli fedakarlıkları aileler yapıyor, kendilerinden kısıp, çocuklarının eğitimine harcıyorlar. Bazı gençler geçici işlerde çalışıyorlar elbette. Fakat düşük ücretler almaları ve esas amaçlarından uzaklaşmak zorunda kalmaları da, çoğu kez sene kayıplarına yol açıyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) Genel Müdürlüğü’nün yüksek öğrenim kredisi ise lisans öğrencileri için halen sadece 850 lira. Yeterli bir rakam değil elbette günümüz koşullarında. Üstelik bu kredinin geri ödemesiyle ilgili de çeşitli sorunları var gençlerin.

 

GENÇLER İÇİN BIÇAK KEMİĞE DAYANMIŞTI ARTIK!

İşte 18 Temmuz Pazartesi günü, gençlerin bu  KYK borçları konusunda da çok önemli bir gelişme oldu. Yıllardır önemli sayıda üniversite mezununun bu duruma karşı sürdürmekte olduğu mücadele, kısmen bir “mutlu sona” ulaştı nihayet. Yine “kısmen” demeyi tercih ediyorum, zira gençler kredi anaparasına uygulanan faizlerden çok şikayetçiydiler son dönemde ve ödemelere de iş bulduktan sonra başlamak istiyorlardı haklı olarak. İktidarın dün sunduğu çözüm ise, tam olarak bu talepleri karşılamıyor. Fakat bu konunun çözümüne siyaset kurumunun karışması oldukça sansasyon yarattığı gibi yararlı da oldu. “Muhalefetin bir zaferi” olarak algılandı genel anlamda ve aşikar bir şekilde toplumda yeni ümitler de yarattı. Seçimin ve iktidar değişikliğinin bu kadar çok istenmesinin bir sebebi de bu değil mi zaten? Gelin bu KYK konusuna ve yarattığı “ümitlere” biraz daha yakından bakalım şimdi.

Yıllarca “KYK kredileri” konusu sadece yapılan artışların övünme vesilesi yapılmasıyla getirildi kamuoyunun önüne. İktidarın “2002’de 45 liraydı, bugün 850 liraya çıkarttık” şeklinde bir söylem, hemen her seçimde, referandumda ve her fırsatta mutlaka kullanılan bir argüman oldu. Gençler ve aileleri de o vakit elbette bu artıştan mutluydular ama o artışları yapanlar ülkenin ve yüksek öğrenim gençliğinin mezuniyet sonrası en önemli kronik sorunu haline gelen işsizliğe bir çözüm bulamadıkları için, KYK kredilerinin geri ödemesi de bir sorun haline gelmekte gecikmedi. Bu durumda işsizken veya ataması yapılmadan kredi geri ödemelerine başlamak zorunda kalmaları, gençlerin ve ailelerinin canını yakıyordu. Tabii sadece anaparayı değil, faizini de ödemek durumundaydılar. Enflasyonun düşük olduğu yıllarda, bu faiz tutarı çok etkilemiyordu belki gençleri. Fakat enflasyon son dönemde hızlı bir artışa geçince, gençler de neye uğradıklarını şaşırdılar. Kredi kullanan gencin durumu, kredi kullanan çiftçi veya esnaftan hiç de farklı değildi bu anlamda. Devleti yönetenlerin, buradaki sorunu görmeleri ve kendi karar mekanizması içinde bir idari işlemle konuyu halletmesi beklendi. Bu olmadı, gençler de bu durumu bir büyük haksızlık olarak değerlendirip mücadeleye başladılar. Her seçim döneminde ve her fırsatta gündeme taşıdıkları kredi geri ödeme sorununu,  bir kez daha ama oldukça yüksek sesle dile getirdiler bu sefer. Zira onlar için de bıçak kemiğe dayanmıştı. Gençler isyanlarını sosyal medyada dile getirmeye, organize davranmaya, faizlerin geri alınmasını sağlamaya, hatta bu konuya dikkat çekmek için İstanbul’dan Ankara’ya yürüyüş yapma hazırlıklarına bile başladılar. Bu hareketlenme, haliyle hem sivil toplumun ve hem de siyasi partilerin dikkatini çekmekte gecikmedi.

 

KILIÇDAROĞLU’NUN KYK ÇIKIŞI SES GETİRDİ

Genç bir yurttaşın, devletin kurumundan sağladığı kredinin katkısıyla yüksek öğrenimini yapması, mezun olması ve bir işe giremese bile kredisini taksitle geri ödemeye başlaması, bir noktaya kadar makul kalabildi. Devleti idare edenlerin yaptıkları yönetim hataları ve aldıkları yanlış kararlar nedeniyle, enflasyon zirvelere doymaz hale gelince, bu sistem de tıkandı. İktidarın değişeni görmesi gerekiyordu. Basında, kredi borcu nedeniyle 400 bin civarında gencin icra takibinde olduğundan söz ediyor. Sorumlusu kim? Patlamasaydı enflasyon, gençler yine sızlanmadan, aile desteğiyle ödemeye çalışacaktı belki kredi borçlarını. Fakat mesela “26 bin lira olan borç, 74 bin lira olunca” işin içinden çıkamaz hale geldiler.

Kredi borçlarının, gençlerin kabusu olduğu anlaşıldıktan sonra bile, bir müddet “faiz mi, enflasyon farkı mı?” diyerekten siyasi tartışmalar yapıldı, sanki bu yasayı ve yönetmelikleri yapanlar başkalarıymış gibi. İşte tam da bu noktada muhalefet partileri yakından izledikleri süreçte devreye girdiler. Yukarıda sözünü ettiğim “kısmi” düzelmeyi hızlandıran da bu faktör oldu aslında. Özellikle Kılıçdaroğlu’nun “Gençlere sesleniyorum: Faizli KYK borçlarını ödemeyin!” çıkışı ses getirdi. Zira gerekçesi çok basit ama anlamlıydı: “Bir sene içinde iktidara geliyoruz; sözünü verdiğim gibi, sizden sadece ana para talep edilecek, o da iş bulduğunuzda” dedi. Alenen bir meydan okumaydı bu söylem ve iktidarı da can evinden vurdu. “Biz zaten çalışıyorduk bu konu üzerinde” diye itirazlara başladılar ama “TÜİK enflasyonu bile yüzde 40-50-60-70 olduğunda neden aklınıza gelmedi gençlerin geri ödemelerini enflasyondan arındırmak?” diye sordu herkes. Bu nedenle de zaten, polemiği çok da uzatmayı yararlı bulmadı iktidar ve konuyu Pazartesi yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında alınan bir kararla kendince sonlandırdı. Fakat bu karar, haliyle muhalefetin tarif ettiği çözüm yönünde oldu. Tam olarak değil elbette, o kadarını da kimse beklemiyordu. Fakat “sessizce konuyu geçiştirme” haline de bir son verildi. “Gençleri faize de, enflasyona da ezdirmeyiz” diye açıkça söylemek zorunda kaldı iktidar. Bu ekonomik koşullarda eğitimin borcunun da, haczinin de olamayacağını göstermiş oldu muhalefet, bu konuda somut bir adım atmaya zorladı iktidarı. Bu anlamda ve “sosyal devlet” olma yolunda vatandaşın istediğini yerine getirebileceğini de göstermiş oldu.

 

TARİHİ BELLİ OLMASA DA SEÇİM ORTAMINA GİRDİK…

Yüksek öğrenim gençliği de yapılacak ilk seçimlerde oy kullanacak ve elbette bu günleri de unutmayacak. KYK borçlarının siyaset konusu olması bu anlamda yararlı da oldu. Zira artık hemen bütün konularda esas alınmaya başlanan bir gerçek daha var ortada. Tarihi tam olarak belirlenmiş olmasa da, ülkemiz artık bariz bir şekilde seçim ortamına girmiş bulunuyor. O nedenle de, bu tür konular hem siyasetçilerin dikkatini çekiyor, hem de vatandaşlar acil bir çözümün iktidar tarafından geliştirilmesi için harekete geçmeleri gerektiğini gayet iyi biliyorlar. Öyle ya, bazı müteahhitlerin vergileri affa uğruyorsa, varlık barışı işlemleri bile periyodik hale geldiyse, sıradan vatandaşlar için de pek çok şeyler yapabilir iktidar değil mi? Kredi kartlarına da çözüm bulunur, takipteki bazı kamu alacaklarına da, kifayetsiz ücretlere de. Yeter ki ilgili çıkar grubu veya vatandaş kesimi, iktidarın dikkatini bu sorunlara çekebilsin. Mesela vatandaş çok net bir şekilde “maliyetlerin artışını engelleyemiyorsanız, ücretleri de aynı oranda arttırın” diye sesleniyor iktidara. Maaş ve ücretlerde bu talep duyulmak bile istenmiyor. Çünkü araya TÜİK giriyor, ilk altı ay değil de beş ay esas alınıyor ve hiçbir şekilde bu türden talepler karşılanmıyor. Emeklilikte Yaşa Takılanlar konusu da öyle, “üzerinde çalıştık, çalışıyoruz” denilirken yine Eylül’e aktarıldı konu. Sonra nereye aktarılır? Aktarılacak yer kalmazsa belki de pimi çekilmiş bomba gibi, yeni bir iktidarın kucağına mı bırakılır? Her şey mümkün artık ülkemizde.

 

MUHALEFET KONUŞUYOR, İKTİDAR SÖYLENENİ YAPMAK ZORUNDA KALIYOR!

Gelişmeler böyle ve şurası gayet açık ki, bizim milletimiz “kolay çözümleri” de pek seviyor. KYK kararından sonra da, hızlı bir şekilde şimdi yaşadıkları sorunların çözümünü, Kılıçdaroğlu üzerinden gündeme taşıyarak, iktidara havale etmekten söz edilir oldu birdenbire. AK Parti’nin yıllardır kullandığı bir söylemi vardı “muhalefet konuşur ama biz yaparız” diye. Bunu değiştirerek “muhalefet konuşuyor ama iktidar söyleneni yapmak zorunda kalıyor” denilmeye başlandı. Oysa bu kadar kolay mı her şey? Mesela şimdi Kılıçdaroğlu 24 Temmuz’da Balıkesir’e geliyor ya, mutlaka Körfez bölgesi için de bazı çıkışlar yapması bekleniyor. Çok fazla şey de istenmiyor aslında. Hani bu sefer de vatandaşa dönüp “sakın ödemeyin emlak vergilerinizi” demesini isteyen yok elbette. Fakat sadece “biz iktidara gelince Körfez’in kirlilik sorununu kalıcı olarak çözeceğiz. İki yıl içinde İleri Biyolojik Arıtma Tesislerini tamamlayacağız” demesi bile yeterli görülüyor. Bunu duyan Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin Ankara’dan gelecek uyarılarla  mutlaka temel atmaya, inşaat yapmaya başlaması umuluyor mesela. İktidarın “Körfez’in temizliğini muhalefete kaptırmanın anlamı yok” demesi ve harekete geçmesi bu şekliyle mümkün olabilir mi dersiniz?

 

KOLAY ÇÖZÜM ÇEKİCİ GELEBİLİR AMA ÖNEMLİ BİR NOKTA DAHA VAR!

İşte burada iki hususun altını çizmek lazım. Birincisi, KYK borçlarının geri ödemesinde yaşanan sıkıntılar için gençlerin yıllardır mücadele ettiklerini görmek gerekiyor. Hatta “KYK Borçlular Hareketi” adıyla bir sivil toplum girişimi oluşturduklarını ve çeşitli kampanyalar yaptıkları dikkate alınmalı. Tembellik etmeyip, gevşemeyip, işi başkasına havale etmeyip güzelce organize olmuş yüksek öğrenim gençleri. Talep ederek, çözüm önererek kamuoyunun da, siyasetçilerin de dikkatini çektikleri ortada. Zaten iktidarın son açıklamasını da yeterli bir sonuç olarak görmüyorlar. Tüm faizlerin iptal edilmesi ve ödemelerin de işe girdikten sonra başlaması konusunda hala ısrarlılar. Bu ısrarlarını sandığa da yansıtacakları anlaşılıyor. Peki, mesela şu günlerde Kılıçdaroğlu’nun Edremit Körfezi için adım atılmasını arzu edenler ne kadar kararlı, ne kadar organize ve ısrarcılar acaba? “Kolay çözüm” çekici gelebilir vatandaşa ama bu hususu bir miktar düşünmek gerekiyor. İkincisi, en zorunlu ve vakit geçirmeden yapılması gereken çeşitli işleri mevcut iktidara yaptırmanın bir yolu, muhalefetin “gelince ben yapacağım” demesi olabilir bazen. Fakat her konu muhalefet liderlerine de havale edilemez ki. Bu noktaya gelirse iş, haklı olarak siyaset kurumu yerel iktidarları, yani belediyeleri de gündeme getirecektir. Kılıçdaroğlu’na bu türden çıkışlar yaptırmak, elbette siyaseten kendi partisinin sorumlu olduğu Körfez’deki yerel yönetimleri de tartışmaya açacaktır. Bakın ne diyordu Kılıçdaroğlu KYK konusunda? “Söz verdiğim gibi” diyordu değil mi? Halkı, liderler üzerinden çözüm konusunda ümitlendirmek yerine, yerel yönetimler ve muhalefet partilerinin il teşkilatları somut programlar yayınlayıp halka da söz vermeyi deneyemezler mi?

 

KILIÇDAROĞLU SÖYLESİN, İKTİDAR YAPSIN FORMÜLÜYLE NEREYE KADAR?

Kılıçdaroğlu ise, hazır buralara kadar gelmişken yerel yönetimlerin çeşitli “eserlerini” mutlaka görmeli. Zira partisindeki bazı yerel iktidar unsurları, inşaat ve rant deyince kendilerinden geçiyor, gözleri ne halkı, ne doğayı, ne de kültürel değerleri görüyor. Bu anlamda kredi borcu ödeyen gençler üzerindeki  “enflasyon baskısını” göremeyen iktidardan hiç de farkları yok aslında. Beton gözlerini kamaştırmış durumda, halkın doğal yaşamı korumak ve deprem gerçeğini dikkate almak yönündeki taleplerini duymuyorlar bile. Bu nedenle, belki dönüşte Dalyan’dan geçmek ister Kılıçdaroğlu. Hem havaalanına da yakın orası. Yarım saatlik bir açıklama dinlese oralara dair, hem organize kötülüğün ve hem de rasyonel olmayan idarenin eserleri konusunda epeyce aydınlanacaktır. Velhasıl “kolay çözüm” yok ne Körfez’de, ne de ülkemizde. “Kılıçdaroğlu söylesin, iktidar yapsın” formülü de her zaman ve her konuda mümkün değil elbette. Ülkemizin de, iktidara hazırlananların da, vatandaşın da işi çok ama çok zor ve sonuna kadar kararlılıkla mücadele gerektiren o kadar çok konu var ki. Azim gerekiyor. O nedenle, 18 Temmuz’un keyfini çıkartanlar, en kısa yoldan bugünün gerçeklerine dönmeliler şimdi..

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
KYK BORÇLARI.. MUHALEFETİN ZAFERİ.. YENİ ÜMİTLER.. KOLAY ÇÖZÜMLER!
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!