ALGILARLA YOLA ÇIKARSAK YOLDA KALIRIZ!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

SAPLA  samanı karıştırmamak lazım. Fakat günümüzde bu işi nasıl becerip, üzerimize yağdırılan “algı” bombardımanından sıyrılarak doğruları bulacağız? Uzun süredir, aslında ne olduğu değil de, bizlere nasıl yansıtıldığı çok daha önem taşır oldu. Kurumlar, yerel yönetimler, siyasetçiler hep bununla uğraşıyorlar. “Algı yönetimi” sadece merkezde değil, kendi yaşam alanlarımızda, şehirlerde, ilçelerde ve özellikle de yerel yönetimlerde hep başköşede şimdi. Bunun sebebini, bir miktar  demokrasi kültürünün zayıflığına, bir miktar da bağımsız olamayan insan ve siyasetçi kalitesine bağlayabiliriz. Demokrasi geleneği sağlam olmayınca, hesap verebilen yönetim anlayışı da hayata geçemiyor, ne yapılsa haklı olunuyor, yasalara bile “aşılacak mecburiyetler” gözüyle bakılıyor.

Bağımsız bakamayan insan ise kendisini daima bir  tarafta görmek ihtiyacı duyuyor, aidiyetlerini öne çıkartıyor. Ülkemizde okur-yazar olan ama okur-anlar olamayan önemli bir kesimin bulunması da bunun somut bir göstergesi. Hurafelere, komplo teorilerine, söylentilere inanıyor böyleleri, araştırmaya da üşeniyor. Nihayetinde dönüp “bizim taraf yaptıysa doğrudur” diyor. Yapmadıysa? “O da doğrudur” diyor. Desteklediği parti, gittiği ibadethane, okuduğu dua değişse bile, çoğunluk bu genel yaklaşımını değiştirmiyor. Bunca taraflı olanın, öteki tarafa veya reel duruma karşı bir körlük içine girmesi de kaçınılmaz oluyor. Bu türden insanlar siyasette de varlar ve genel tarza uygun olarak “biz iktidarız, her yaptığımız doğru, bizi eleştirmeyin” diyen siyasetçi ile, “biz şimdi iktidara yürüyoruz, aman bizi eleştirmeyin şimdi” diyen siyasetçinin de, aslında birbirinden hiç farkı kalmıyor.

Ne yapacağız bu durumda? Üstüne bir bardak su içip, kenara çekilecek değiliz haliyle.  Taşları yerine oturtmak için doğru bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz ki, bugün aynaya, yarın da torunlarımıza bakacak yüzümüz olsun. Öyleyse konuları bildiğimiz yerden, yani kendi yaşam alanımızdan örneklerle anlatmaya devam edeceğiz. Hatta bazen, olacak olanları da anlatmaya çalışacağız.

 

ALGI MÜHENDİSLİĞİ ÇÖPE GİTTİ!

Günümüzde “algı yönetimi” çok önemli demiştim ya, oradan devam edeceğim. Yakın günlerden bir örnekle konuyu açayım izninizle. Malum bir süredir Balıkesir’deki çeşitli ilçelerin belediye meclislerinde ve Büyükşehir Meclisi’nde, üyelerin devamsızlıkları nedeniyle görevden düşürülmeleri hususu gündemin başında bulunuyor. Muhtemelen bu konu daha da dallanıp budaklanır yakında. Fakat iktidar partisinin bu türden üyelerinin tekrar göreve iadeleri için, hemen yargıya koştuklarını ve acele olarak durdurma kararları aldıklarını da görüyoruz. “Bize haksızlık yapıldı” algısı da hemen bunun peşinden salınıyor medyaya. Ancak henüz unutulmadı, daha bir ay kadar önce pek çok imar konusunu hukuka götüren bir Meclis üyesine yönelik yargısız infaz seansları yapılmıyor muydu Meclis naklen yayınlarında? “Arkanda kim var, birileri emir mi veriyor sana?” bile denilerek haksız bir algı yaratılmaya çalışılmamış mıydı o üyeye karşı? O vakit bunları yapanlar, şimdi kendileri hukuka koşmaya başladılar. Demek ki hukuk herkese lazım oluyormuş. Algı mühendisliği burada çöpe gidiverdi.

 

TALYIELİ’NİN AVM’Sİ, İSKELE’NİN 11 KATLI OTELİ

Başka bir örneğe geçelim. Burhaniye’de yerel yönetim Taylıeli’nde bir AVM inşasına teşebbüs etmişti bildiğiniz gibi. Gerekçelerini söyledi, ihalesini de yaptı ve ünlü bir türkücünün kazandığı açıklandı sonunda. Derken ihalenin iptali haberi geldi. Nedeni ise “yeterli rekabet oluşmadı”  ve “halk zeytin ağaçları yüzünden çok duyarlıydı” denilerek izah edildi. “Ankara durdurdu” diyenler de oldu ama belediye açıklamasına ikna olan kamuoyundan hemen “yaşa başkan” nidaları da yükseldi. Algı yönetimi böyle bir şey işte. Yanlıştan bile doğrulup çıkılabiliyor bazen böyle.

Ancak Burhaniye yerel yönetimi şimdi de İskele Mahallesi’ndeki çok katlı bir otelin yapımı konusuyla tekrar girdi gündeme. Tek yapı adası için bir değişiklik yapılarak, 5 kat olan imar izni Aralık 2021’de Burhaniye Belediye Meclisi’nde, sonra da Ocak 2022’de Balıkesir Büyükşehir Belediye Meclisi’nde kabul edilmiş ve 11 kata çıkarılmıştı. Belediye başkanı aslında daha adayken, bu ilçenin sahillerde birkaç büyük turistik otel inşa edilmesini zaten savunuyordu. Bunlar bilinerek de seçildi o vakit ama şimdi itirazlar yükselir oldu. Peki bu otel işinde de geri adım atar mı başkan? Muhtemelen atar. Çünkü AVM gibi, otel konusu da seçimlerden sonraya bırakılır. Ankara’dan birileri yine bu hususa dikkat çekip, işi frenlemeyi tercih eder. Bu sefer de “yaşa başkan” diyenler olacaktır tabii ki. Fakat seçimlerden sonra bu defterler tekrar açıldığında, ne diyeceğini de iyice düşünmeli şimdi alkışlayanlar. Yoksa her dönem yaratılan bir algıya kapılmak, asla doğru sonuca ulaştırmayacaktır kamuoyunu. Talep neyse, açıkça siyasetçiye söylemek daha doğru bir iletişim yöntemidir.

 

HALKIN SAHİL İHTİYACINI HESAPLAYAMAMAK…

Altınoluk’un kaya dolgusuyla kalan sahildeki durum da ilginç. Bu imalatı yaparak o sahili bozanın Balıkesir Büyükşehir Belediyesi olduğu algısı var orada. Fakat o işi başlatan ve 2014 yerel seçimlerinden önce “kordon” yapacağım diyerek yola çıkanın, Altınoluk’un son belde belediyesi başkanı olduğunu da dile getirmek lazım. Biri bozdu sahili, diğerleri de gelip kaya yığdı ve şimdiki “çukur kordonu” oluşturdu. Olan güzelim sahile oldu. Ancak bu konuda algılarla yetinenler, sadece laf üretmeyi tercih ettiler bugüne kadar. Halbuki gerçeklere bakıp, o sahilin yeniden nasıl kazanılacağını sormak, seçilmişlerden icraat istemek gerekmez miydi? Adama sormazlar mı “sen gelince ne yapacaksın?” diye. Peki bu konuda hiçbir açıklama duydunuz mu bu güne kadar? Hayır. Oysa Altınoluk’un bunca büyümesine izin veren tüm eski yerel yönetimlerin, halkın sahil ihtiyacını hesaplamamış olması akıl dışı bir durumdur. Neye bakacağız biz vatandaş olarak burada? Sadece “onlar yaptı” diye eleştirip kenara çekilene mi, yoksa “yaparsak biz yaparız” deyip kestirip atana mı? Bunlara bakıp da sadece algılarla yola çıkarsak, tekrar yolda kalacağımız çok açık değil mi? Bir proje istemek çok daha önemli olacak önümüzdeki günlerde.

 

AÇIK YAKALAMAK DA ALGI YÖNETİMİNİN BİR PARÇASI!

Bugünlerde zeytin konusunda bir “uyanıklık” yapmaya yeltenen maden ve enerji lobilerini de görüyorsunuz değil mi? İsteyip de zeytinin yasasını değiştiremeyenler, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın  Maden Yönetmeliği’nde 115. maddeye ekledikleri 4. fıkra ile tüm zeytin alanlarını maden faaliyetlerine açmaya kalkıştılar. Anayasa’ya ve yasaya aykırı bu düzenleme karşısında sessiz kalmak mümkün değil elbette. Nitekim tüm muhalefet yerel yönetim siyasetçileri de protesto ettiler bu durumu. Fakat aynı siyasetçiler, onlarca yıldır Körfez’de zeytinlikler ile kentsel alan arasına bir yeşil kuşak yerleştirmeyi, zeytine tam koruma yaratmayı beceremediler. Nitekim iktidarın yerel siyasetçileri de işte tam olarak buraya parmak basıyorlar. Açık yakalamak da algı yönetiminin bir parçası, “yönetmeliğe karşısınız ama yıllardır zeytinler katlediliyor sizin yönettiğiniz Körfez’de” diyorlar şimdi. Haklılar değil mi? Ancak onlar da Edremit Körfezi’nin kirliliği karşısında nedense hiç seslerini çıkartmıyorlar? “Biz iktidarsak her şey yolunda” demenin kibirle mi alakası var, yoksa görevden kaçmakla mı? Siz verin cevabını. Aslında her iki tarafta da ilkeler ve projeler yerine, “algı yönetimiyle yetinmek” öne çıkıyor. “Ne yapacaksın, ne zaman?” sorularına net karşılıklar verilmiyor. “O kötü, ben iyiyim” diyenlere açıkça sormak lazım: ne yaparak ve nasıl iyi olacaksın? Bu çerçevede, bugün ilçelerin yerel yönetiminde olanların “sahiller Büyükşehir’de, benim yetkim yok” demeleri bile çok sorunlu bir durum aslında. Balıkesir B. Belediye Meclisi’nde gündem dışı bir söz alıp, konuyu ortaya koymalarına da bir engel mi var? Böyle “kasaba kurnazı” günübirlik politikalar üretip de, yarın genele yönelik yetki istenmesi nasıl mümkün olacak ki?

 

 

******** 

 

 

Akçay – Altınoluk…  Onlar ve biz!

 

BAŞKA  bir örnek daha. Akçay’da vaktiyle yasalar da çiğnenerek verilmiş olan baraka işyerleri, on yıllık bir uzun hukuk mücadelesinden sonra nihayet yıkılıp boşaltıldı Edremit Belediyesi’nce. Şimdi bu alanların halka açılmasını bekliyor vatandaş. Yaratılan algı da bu yönde zaten. Fakat tecrübelerimizle biliyoruz ki, bu alanlar da “ecrimisil” verenlere bırakılacak. Yani vatandaş havlusunu alıp oradan denize giremeyecek özgürce, birileri gelip para isteyecek ondan yine. Bunun anlamı “yaptığım haksız işgal için belediyeye tazminat ödeyeceğim, bu parayı da senden alacağım” şeklinde özetlenmeli aslında. Fakat o işletmeci dönüp “kiraladım” diyerek paye çıkartmaya kalkışacak kendisine yine. Algı ile gerçek ne kadar farklı değil mi?

Peki bu alanlar  boşaltılırken, yine Akçay’da meydanın öteki ucunda yapılan deniz dolgusuna niye hiç sesi çıkmıyor Edremit Belediyesi’nin? “Orası Büyükşehir’in” mi deniliyor yine. Peki yarın oralar da kiralanırsa birilerine ne olacak, kaç sene mahkemelerde uğraşılacak bu sefer? Zaten Hazine’den kiralanan sahil ile Kıyı Kenar Çizgisi’nin değiştirilmesi birbirinden çok farklı konular. Buna da sessiz kalınır mı?

 

Son örnek de Altınoluk sahilinde yapılan “düzenleme” olsun. Üzerinde çalışılan son algı yönetimi denemesi, bu yapılan işlerin İsmet Paşa Caddesi’nin düzenlenmesi olduğu, Büyükşehir’in  aslında sahil düzenlemesi yapmadığı yönünde. Gördüğümüze değil de, buna inanmamız bekleniyor. Halkı toplayıp dinledi Büyükşehir yetkilileri 1 Mart’ta, isteklerini öğrendiler ama son açıklamaları bu yönde şimdi. Hatta “caddenin sorumlusu olan yerel belediye ile bir protokol yaptık” da diyorlar. Bunlar ortalıkta açıkça ifade ediliyor ama Edremit Belediyesi hala hiç sesini çıkartmıyor. Halk da merak ediyor, “bizim sahile ihtiyacımız varken, bunlar kafa kafaya verip çözüm üretmek yerine, niye cadde yapmak konusunda anlaştılar ki?” diyor. Fakat enteresan bir şekilde, yine de bazı vatandaşlar bir başka algıya öylesine saplanıp kalmışlar ki, hala “o işi Büyükşehir yapıyor, niye Edremit Belediyesi’ne de hesap soruluyor” demekle meşguller. Bu imalatın iki taraflı bir uzlaşmayla yapıldığını görmek yerine,  siyaseten karşıtlıklarını sürdürmeleri gerektiğini düşünüyorlar sadece. “Onlar ve biz” var kafalarında ama bizleri onlar olmuş farkında değiller. 

Biraz da vatandaş olarak kendimize dokunalım mı artık? Sadece eleştiri yapıp, eleştirilene göre daha konforlu bir konumda kalmayı tercih edemeyiz elbette. Birer seçmen olduğumuzu da hatırlayıp, artık sadece bu algılarla yetinmeyeceğimizi ilan etmemizin zamanı gelmedi mi? Hatta önceliğimizi buna vermeliyiz. Vatandaş olarak somut işler, somut projeler, sağlam bir planlama ve tutulacak sözler istediğimizi ifade ederek, artık algı yönetimi taktiklerine pek aldırmayacağımızı söyleyerek başlayalım mı buna?  

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
ALGILARLA YOLA ÇIKARSAK YOLDA KALIRIZ!
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!