Bir yanda Yağcılar Sahili, bir yanda Altınoluk’ta meydan düzenlemeleri.. “Ben yaptım oldu” zihniyeti ve halkın itirazları…
Yöneticiler için “ne yaptığını bilmek” çok önemli. Vatandaşlar ise haklı olarak “ne yaptığını bilene güvenmek” istiyorlar. Bunları buluşturamazsanız, sorunlar da başlıyor. Adım atmadan önce bilgi sabi olmak gerekiyor. Herkesi birden tatmin edecek bir sonuca ulaşmak da elbette çok zor. Ancak bir beğeni ortaklığı sağlamak, genel bir takdir kazanmak, ancak kamu menfaatini korumakla oluyor. Lakin yapılan işler yap-boz’a dönerse, doğru sonuca deneye-yanıla ulaşılırsa, bir defada en doğrusunu yapma durumu sürekli olarak ıskalanırsa, kamuoyu da tatmin olmuyor, sorun da çözüme kavuşmuyor. Toplumun bir kesimine ya da ranta yönelik işler kotarmak, “ben yaptım oldu” zihniyetiyle yola çıkmak, işte bu nedenle yerine oturmuyor, iğreti kalıyor. Bu tespitler, her kademe yöneticiye, yerel veya ulusal ölçekte, hem seçilmiş ve hem de atanmışlar için ifade edilebilir elbette. Ancak ben izninizle sadece Altınoluk’a yakından bakmaya çalışacağım. Zira Edremit Körfezi’nin bu güzel beldesi epeyce dertli şu günlerde.
ALTINOLUK’UN TEMEL SORUNLARI
Altınoluk’taki sorunların temelinde hızlı, plansız ve çarpık kentleşme ile bazı süreçlerin kötü yönetilmesi yatıyor. Bu nedenle de yıllardır, yoğun nüfustan trafik sorununa; deniz kirliliğinden içmesuyu sıkıntısına, çeşitli çevre sorunlarından hava kirliliğine kadar pek çok dertler bir arada yaşanıyor. Son günlerde bunlardan birkaçı öne çıkmış bulunuyor ama o konulara geçmeden önce bir genel değerlendirme yapmakta fayda var. Sahilde ve köy yönünde hızla gelişen Altınoluk 2014’e kadar bir belde belediyesi ile yönetiliyordu. Balıkesir o tarihten itibaren büyükşehir olunca, Altınoluk beldesi de Edremit ilçesine bağlandı. Bir süre sonra da üç ayrı mahalle haline dönüştü. İskele, Şahindere ve Altınoluk mahallelerine muhtar seçimleri yapıldı. Temel bazı konularda Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nden, diğerlerinde ise Edremit Belediyesi’nden hizmet alıyor. Bu yerleşim birimine denizin açığından veya hava görüntülerinden bakıldığında ise, bir garip durum çıkıyor ortaya: 100 birim konuta karşın sadece 20 birim sahili var. Kent kocaman ama sahili yetersiz derecede küçük. 1960’lı yıllardan sonra yoğun şekilde yazlık konut talebiyle karşılaşan bu yerleşimin, tercih sebebine uygun bir şekilde kıyılarını efektif olarak planladığını ve kullanıldığını söylemek mümkün değil. Kıyı kenar çizgisi ile konut alanları birbirine çok yakın, evler bazı yerlerde adeta denizin içinde. Kullanılabilir plajları çok dar. Bazı bölümlerinde yüksek kotlu otoyol, kıyı çizgisine sıfır noktadan geçiyor ve o bölümde sahillerin kullanımına izin vermiyor. Balıkçı barınağı elbette önemli bir ihtiyaç ama kentin en önemli noktasında bulunduğu için, yaz turizmine hizmet edebilecek sahilleri kaplıyor. Günümüzde artık bu kamusal yapılardan geri dönüş de imkansız.
SAHİL DOLGUSUYLA DOĞAL DENGEYİ BOZDULAR
Fakat yakın geçmişte bir diğer hatalı iş daha yapıldı Altınoluk sahillerinde ne yazık ki. Balıkçı barınağından Şahindere’nin denize kavuştuğu ağzına kadar uzanan ve binlerce yılda oluşan sahil bölümündeki doğal plaj yok edildi. Son belde yönetimi, hiçbir bilimsel temele oturtmadan burada bir kordon imalatına girişip, bu sahilin kumlarını taşıdı ve yerine toprak dolgu yaptı. Sonra Büyükşehir dönemine girildi ve denizin alıp götürdüğü o toprakların yerine bu sefer kaya dolgu yapıldı. Zira dalgalar kışın kıyıdaki sahili ve konutları basıyordu. Doğal kum set engeli ortadan kaldırılınca, kaya dolguyla dalgalara karşı durmaya çalışıldı. Bir kordon yapmaya kalkışılıp, doğal denge bozulmakla kalınmadı, ortaya da bir ucube ve tehlikeli durum çıktı. Kayaların yüksekliği sonradan bir miktar azaltıldı ama buna rağmen sahilde otururken denizi görmek artık imkansız hale geldi. Derken bu kayaların üzerine metal konstrüksiyon malzemeyle bir yapay yürüme yolu yapıldı, işletmelere kiralandı, denizi görebilen bu bölümde hizmet satışına başlandı. “Parası olana kordon keyfi, olmayana denizi görmeden yürüme çilesi” elbette kabul görmedi, halkın beğenisini kazanamadı. Üstelik kayaların üzerindeki bu setin plastik zemin kaplaması da, dalgalardan zarar görmemesi için her kış sökülüp, her bahar tekrar yerine monte ediliyordu. Akla zarar bir zorlama kordon ve önündeki kaya dolgu, asla uyumlu bir bütünlük sağlayamadı. Altınoluk sadece bu doğal plajını kaybettiğiyle kaldı. O zaman, Şahindere’den itibaren doğu yönünde uzanan kıyı bölgesi, sahil yolundaki halk plajı, Yağcılar plajı ve Antandros plajı, yaz turizmi için tek kullanım alanı haline geldi. Çünkü Balıkçı Barınağı’ndan batı yönünde önemli bir kıyı alanı bulunmuyor, sahil burada çok dar. Daha sonraki kıyılar ise taşlık zemini nedeniyle iskele imkanı olmadan denize girilmesine pek fırsat vermeyen bir özelliğe sahip. O nedenle, Altınoluk’un doğu yönündeki sahiller bu turizm kenti için çok önemli hale geldi ve halk yazın buraya yığılmak zorunda kalıyor. Fakat yaz nüfusu da çok yoğun ve çoğu kez bu bölgedeki plajlarda yer bulabilmek, hatta yere bir mendil bile serebilmek pek mümkün değil.
Durum işte böyleyken Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Altınoluk’ta iki yerde imalatlara girişti. İlki kordondaki o ucube demirlerin sökülmesiydi. Kayalar üzerindeki bu garip yapının ve kiralama “uyanıklığının” sona erdirilmesi olumlu tepkiler aldı haliyle. Daha sonra bu bölümde üç adet iskele yapılarak denize girmek için halkın kullanımına sunulacak olması da, Altınoluk’un ihtiyacını bir miktar gidereceği için yararlı olacak elbette. Yanlışın neresinden dönülse kardır. Bu sahili eski haline döndürmek artık mümkün değilse, hiç olmazsa bu yöntemle kullanıma sokmak bile kısa vadede onarıcı bir adım olacaktır. Uzun vadede ise burada doğal sahili yeniden kazanmak için neler yapılabileceğini bilim insanlarına sormak gündeme getirilmelidir. Yıkmak, bozmak yerine, doğayı onaracak bazı adımlar atmak neden düşünülmesin?
DÜZENLEME ADI ALTINDA SAHİLİ DARALTIYORLAR
İkinci imalat ise Yağcılar plajı tarafında, Arkadaş Cafe’den sonraki kıyıda bir sahil düzenleme işiydi. Kamuoyu bu noktada epeyce tedirgin oldu. Zira basında görülen proje çizimine bakıldığında, gidiş geliş araç yoluna ilaveten bir yaya yolu ve bir de bisiklet yolu görülüyordu. Plaj kesiminin iyice daraltılacağı algısı çıkıyordu bu çizimlerden. Gerek bu sahillere yakın oturan yazlıkçılar, gerekse kentin diğer kesimlerinden bu sahillere gelenler, bu imalattan hiç de mutlu olamadılar. Altınkum gibi olması planlanmışsa, buradaki kıyı hattı buna imkan vermiyordu. Akçay’da sadece yürüyüş yolu olarak imal edilen kıyı düzenlemelerinden de çok farklıydı. O nedenle “amaç” pek anlaşılamadı ve pek çok soru doğdu kafalarda. Bütün Körfez için tek tip bir imalat yapılamayacağı gün gibi ortadaydı. Bu proje için sahildeki İsmet Paşa caddesinin refüjlerinde ekili ve yetişmiş olan yerli bitkiler kesilmeye, palmiyeler ise taşınmaya başlanınca bu tedirginlik kızgınlığa dönüşmeye başladı. Sonunda plaj sahasına da, dalga erozyonunu önlemek amacıyla koruyucu pabuç betonu dökülmeye başlanınca kamuoyu da bağırmaya başladı. Çünkü bu betonlar, yol sınırı olarak düşünüldü. Vatandaşlar, Anayasa’nın 43. Maddesi uyarınca, herkesin eşit ve serbest kullanımına açık olan ve kamu yararına kullanılması zorunlu olan bir alan olarak tanımlanan kıyılarda, Kıyı Kanunu’nda sahillerdeki ilk 50 metre ile ikinci 50 metre için açık tanımlamalar da yapılmış olmasına rağmen, fiilen neler yaşandığının farkında. Kıyıların kullanımında kamu yararı, gerek mülkiyet biçimi ve gerekse yapılanma ile ilgili kısıtlamalarla sağlanması gerekirken, yasadan önceki dönemlerde gerçekleşen konut imalatlarıyla ve sözüm ona kazanılmış haklarla zaten bozulmuş durumda. Öyle tanımlandığı gibi elli metreler falan da yok zaten Altınoluk sahillerinde ama “düzenleme yapacağız” diye sahilin iyice daraltılması söz konusu olunca Altınoluk sakinleri de iyice gerildiler.
BÜYÜKŞEHİR’İN SAHİL DÜZENLEMESİ HALKTA KARŞILIK BULMUYOR
Sivil toplum kuruluşları kamuoyunun bu tepkilerini dile getirmek için tam da bir basın açıklaması yapmaya ve çeşitli kampanyalar başlatmaya hazırlanırken, Büyükşehir Belediyesi yetkilileri 27 Şubat Pazar günü Altınoluk’a bir ziyaret yaptılar. Sivil toplum sözcüleriyle buluşan Balıkesir B. Belediyesi Kent Estetiği Dairesi Başkanı ile Kıyı ve Sahil Hizmetleri Şube Müdürü projelerini özetleyerek, çeşitli soruları da yanıtladılar. Beton dökme işleminin gerekçesini açıklayarak üzerinin tekrar çakılla kapatılacağını ve plajın daraltılmayacağını ifade ettiler, yapılacak yürüyüş yolunun 8,5 ila 3,5 metre arasında uzanacağını, bisiklet yolu imalini, ışıklandırmayı, ekilecek dikilecek bitkileri, plaj alanlarının toplamda 600 m2 kadar artacağını, tuvalet ve duş imalini de izah ettiler. Bu sahilde yeni ticari işletmelere izin verilmeyeceği, şezlong-şemsiye zorlaması yapılmayacağı sözünü de verdiler. Bu genç bürokratların iyi niyetleri ve çalışkanlıkları ortada. Kamuoyunun nabzını tutmak için bir özel şirkete ön çalışma yaptırıldığını da aktardılar. Fakat bu türden yoklamalar sınırlı alana bakıp, Altınoluk’un bütününe bakmayı beceremiyorsa, sahilde yaşayana sormakla yetiniliyorsa, çıkacak sonuçlar da doğru ve tam bilgi vermekten uzak olacaktır.
Tabii bu arada bir önemli husus daha çıktı ortaya. Sivil toplum temsilcilerinin “yol yapmak yerine neden plajın büyütülmesinin düşünülmediğini” sormaları üzerine, şu anda yenileme çalışmaları Büyükşehir tarafından yapılan ve Edremit Belediyesi sorumluluğunda olan İsmetpaşa Caddesi’nin durumu hakkında bir protokol yapıldığı ortaya çıktı. STK temsilcileri bu nedenle bir imar değişikliği ile sahil yolu yerine ara yolların kullanımıyla yetinilmesi durumunda, plajların genişleme imkanı olabileceğini, Edremit Belediyesi bir halk toplantısı yapsaydı bunun önerilebileceğini düşündüler haliyle. Elbette yol da gerekli, ambulans, itfaiye ve güvenlik araçları için ama kıyıya dik inen yollar bunun için fazlasıyla yeterli durumda. Halkın talepleri iletilseydi, bu projenin çok daha farklı olabileceği ortada. Yerel yönetimler, kamuoyu ile diyaloğu geliştirirler ise elbette çok daha güzel işler yapabilirler. Edremit Belediyesi de bunu yapacaktı. Büyükşehir’in verdiği brifing ile yetinmek yerine, bir halk toplantısı ile ortak akla danışması daha doğruydu. Bunun yapılmadığı, buna ihtiyaç bile duyulmadığı çıktı ortaya. Bu nedenle Büyükşehir sahil düzenlemesi de halkta tam karşılık bulamıyor. Halbuki harcanan halkın parası değil mi? Neyse ki bu imalatla ilgili daha geniş katılımlı bir toplantı sözü verdi Büyükşehir bürokratları. Doğruyu yakalamak için son bir umut daha belirdi böylece. 1 Mart Salı günü Altınoluk Ayhan Şahenk Kültür Merkezi’nde yapılacak bu toplantıyla halkın gerçek talepleri ve çözüm önerileri yerel yönetimlere iletilmiş olacak.
ALTINOLUK ‘MEYDAN’ DİYE BAĞIRMIYOR!
Büyükşehir’in işleri böyleyken Altınoluk’ta, Edremit Belediyesi’nin de meydan düzenlemesi yapma girişimi geldi gündeme. Amaç ve detaylar net bir şekilde belli olmamakla birlikte, sahildeki iki bina ve çay bahçeleri ile bir baraka işletmenin boşaltılıp yıkılacağı, bu alanların meydanın devamı haline getirileceği anlaşılıyor. Eski minare, Atatürk heykel grubu ve eski şadırvanın korunacağı da ifade ediliyor. Fakat Altınoluk “meydan” diye bağırmıyor tabii. Sahile açık, huzurla oturulacak, temiz ve ucuz hizmet alınabilecek mekanlar, gölge veren ağaçlar, oturma dinlenme grupları, temiz çeşmeler, engellilerin de düşünüldüğü ve para vermeden kullanacağı tuvaletler istiyor Altınoluk. İmza günleri, açık oturum ve paneller, resim ve fotoğraf sergileri yapılabilecek bir ortam istiyor. O nedenle belediye tek hedefe yoğunlaşarak meydan yapmaya girişmemeli. Canlı, işlevi olan ve işe yarayan bir meydan inşa etmeli. Peki bunlarla ilgili sadece belediye bürokratlarının veya seçilmişlerin düşünmesi yeterli olabilir mi? Haliyle olmaz, işin içine halkın zekasını ve duyarlılığını da katmak gerekiyor. Bunun bir yolu Kent Konseyi idi, o yolu kendi tercihleriyle tıkadılar, kadük hale getirdiler ve nihayetinde kişisel hırslar nedeniyle de hukuka havale edildi bu kurum. Fakat diğer bir yol daha var: halka doğrudan danışmak. İster toplantı, ister öneri toplama, ister anket, bunun mutlaka bir yolu bulunabilir. Halksız belediye olmaz, danışmadan da yol yürünmez. Yerel belediyelerimizin izlemesi gereken hat bu olursa, sonuçlar da çok daha güzel olacaktır. “Senin belediyen” demekle olmuyor, halka “bizim” dedirtmek için gerçekten değer verildiğini de göstermek gerekiyor.