AK Partililer geçen gün gazeteci Sedef Kabaş hakkında suç duyurusu yaptı Adliye’de.
Bu karda kıyamette, bu dondurucu soğukta, Adliye’nin önünde upuzun bir basın açıklaması yaptılar.
Kabaş’ın sözleriyle, o sözlere gülen CHP Milletvekilleri Engin Özkoç ve Aykut Erdoğdu’yu da şikayet ettiler savcılığa.
Bu eylem seksen bir vilayette eş zamanlı yapıldı.
Yani her vilayet bu isimler hakkında ayrı ayrı suç duyurusunda bulundu.
Suç duyurusu eyleminin Balıkesir ayağında Milletvekilleri Belgin Uygur’la Yavuz Subaşı da vardı.
İl Başkanı Ekrem Başaran, eline tutuşturulan hazır metni okudu kameralar önünde.
Böylece görevini yerine getirmiş oldu.
***
OYSA zaten apar topar gözaltına alıp mahkemeye çıkardılar Kabaş’ı. Anında tutuklama kararı çıktı.
Yani Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla yargılanması başladı ve tutuklu durumda.
Bu konuda hakkında açılan dava devam edecek zaten.
Ayrı ayrı ülke genelinde suç duyurusu yapmanın, şikayetçi olmanın çok anlamı yok.
Adliyeyi ve adaleti oyalamamak lazım.
***
HAKARET özgürlüğü diye bir şey yok elbette. Kimsenin böyle bir hakkı da olamaz. Eleştiri başka şey, hakaret başka.
Tabi medya dünyasında hakaretin bini bi para artık.
İktidardan beslenen medyanın hakaret diliyle karşı cepheninkini terazinin kefelerine koysak..
İktidar destekçilerininki ağır çeker. O da ayrı yani.
Hakaret etmeden de, ince ince, naif naif söyleyebilirsiniz söyleyeceğinizi.
Biz hep öyle yaptık. Ama naif olanlar hep kayıpta… Ağzından tükürük saçarak yüksek sesle sövenler revaçta!
Milletin tercihi de budur.
İnce eleştiri içeren yayınlar, paylaşımlar ilgi görmez pek.
Ağız dolusu küfürler savuran dilli düdüklere itibar edilir.
Bu da ayrı bir mevzu.
***
OLAYIN bir de ‘adli hız’ boyutu var tabi.
Meselâ Kabaş örneğinde olduğu gibi, hakkında anında gözaltı kararı çıkıyor. Apar topar ifadesi alınıyor, yargılanıyor, tutuklanıyor.
Buna benzer sayısız örnek var.
Oysa yıllardır sonuçlanmayan nice hakaret davası da var mahkeme dosyalarında.
***
İKTİDAR, her halükârda karşı tarafa göre çok daha fazla tahammüllü olmak durumunda.
İcraat makamıdır neticede.
İktidarı beğenmeyenlerin cılız medyasıyla, iktidarın arkasında yürüyen medyanın gücü kıyas kabul etmez. Yani, medya gücünü de elinde tutan bir iktidar yönetiyor ülkeyi.
O bir avuç muhalif medyanın bağırtısı ne derece etkili olur ki?
Bu kadarına dahi tahammül gösterilemiyorsa…
***
BİR DE tabi bu hamlelerle gündemi değiştirme taktikleri vardır.
Meselâ neyi konuşuyor millet?
Doğalgaz, elektrik faturalarını.. Hayat pahalılığını.. Enflasyonu.. Fiyat artışları karşısında maaş zamlarının bir işe yaramadığını.. Ucuz ekmek kuyruklarını falan.
Ne yapmak lazım?
Gündemi değiştirmek lazım. Başka şeyler konuşturmak lazım.
***
UĞUR MUMCU İÇİN DE İKİ KELAM ETSEYDİNİZ KEŞKE!
Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla suç duyurusunda bulunan, ardından upuzun bir basın açıklamasıyla olayı protesto eden AK Partililer..
O gün gazeteci – yazar Uğur Mumcu’nun katledişinin yıl dönümüydü. Aynı zamanda dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın şehit edilişinin de yıl dönümü.
24 Ocak’ta, Balıkesir Adliyesi önünde toplanan partili kalabalık, eli kanlı terörün yaşamdan kopardığı Uğur Mumcu ve Gaffar Okkan için de iki kelam etseydi keşke.
İl Başkanı Ekrem Başaran, elindeki hazır metni okuduktan sonra, terörün yok ettiği aydınlara, siyaset adamlarına, gazetecilere, bürokratlara, bilim insanlarına dair bir şeyler söyleseydi.. En azından “Allah’tah rahmet diliyoruz, mekanları cennet olsun” falan deseydi ya.
Madem ortak değerlerimizin parçasıydı o insanlar.. Madem terörün her türlüsüne karşıyız hepimiz..
Bir şeyler söylemek lazımdı yani.