CHP Balıkesir İl ve ilçe örgtüleri, Ali Hikmet Paşa Meydanı’nda düzenledikleri basın açıklaması ile 24 Ocak 1993 tarihinde bombalı suikast sonucu katledilen gazeteci yazar Uğur Mumcu’yu andı.
CHP İl Başkanı Serkan Sarı, İl yöneticileri, Karesi ve Altıeylül ilçe örgütleri ve partililerin katıldığı anma programında ayrıca yine 24 Ocak’ta teröristlerin şehit ettiği Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan da unutulmadı.
CHP İl Başkanı Serkan Sarı, partisi adına yaptığı açıklamada, “Araştırmacı gazeteci yazar Uğur Mumcu’nun evini önünde kalleş bir suikast sonucu katledilişinin üzerinden tam 29. Yıl geçti. Bugün O’ nu anmak ve anlamak için bir araya geldik. Bugün yitirdiğimiz nice değerlerimiz var. Başarılı bir gazeteci, eski Dışişleri Bakanımız İsmail Cem ve PKK terör örgütü tarafından katledilen Diyarbakır Emniyet Müdürümüz Gaffar Okkan’da bunlar arasında.
Ve bugün acı bir haber daha aldık. Türk sinemasının unutulmaz ismi değerli sanatçımız Fatma Girik’in vefat haberi ile derinden sarsıldık. Bu soğuk kış gününe daha ne kadar acı sığdırabiliriz bilmiyorum. Yıl 2022 oldu ve her gün yeni bir haksızlıkla karşı karşıya kalıyoruz. Ülkeyi yöneten iktidar kendisine karşı yükselen her türlü muhalif söze ve yazıya karşı hukuk tanımaz tavrıyla baskı oluşturmaya çalışıyor” dedi.
“BU TOPRAKLAR HER ZAMAN CESUR YÜREKLER YETİŞTİRMİŞTİR”
CHP İl Başkanı Serkan Sarı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Daha birkaç gün önce bir haber kanalı ana haber sunucusu olan Selçuk Tepeli’ye, daha sonra başarılı bir sanatçı olan Sezen Aksu’ya ve son olarak ta başarılı bir kadın gazeteci olan Sedef Kabaş’a yönelik olarak yürütülen baskılar ve sonunda yaşanılan tutuklama ile AKP iktidarının baskıcı anlayışını ortaya koymaktadır. Her gün bir gazeteci ya da sanatçı hedefe konulmakta ve iktidar tarafından muhalif hiçbir ses olmasın istenmektedir.
Unutmayalım ki cesur bir kez, korkak bin kez ölür. Önemli olan, insanın böyle bir toplumda mezar taşı gibi susmamasıdır. Bu topraklar her zaman cesur yürekler yetiştirmiştir, baskıya ve zulme karşı dik durabilen haksızlık karşısında tavrını koyan cesur yürekler.
“TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE SEVDASIYLA SUSMAYACAĞIZ”
Sen aramızdan ayrılmış olsan da senin mücadelen hala devam ediyor. Ben Atatürkçüyüm, Ben Cumhuriyetçiyim, Ben antiemparyalistim, Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım, Ben insan hakları savunucusuyum, Ben terörün karşısındayım, Ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım diyerek hayatını ve mücadelesini anlatan, hepimiz için bir örnek, bugünümüz için bir ışık olan Uğur Mumcu’yu yitirmiş olmanın hüznü yıllar geçmesine rağmen hala yüreğimizde yaşıyor.
Hep birlikte bugün bu meydandayız. Çoğulcu, özgürlükçü, eşitlikçi demokrasinin yılmaz savunucularıyız. Kuva-yi Milliye’nin başkenti Balıkesir’de tam bağımsız Türkiye sevdasıyla mücadele eden Kemalistleriz. Yaşanılan haksızlıklara yolsuzluklara karşı yılmayacağız, korkmayacağız, susmayacağız ve mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz.
“UĞUR MUMCU KAVŞAĞI’NI YOK ETTİLER”
Uğur Mumcu ülkemizin bir değeridir, ne yazık ki bu değerimize kentimizde sahip çıkılmıyor. Geçtiğimiz yıllarda dönemin belediye meclisi tarafından Uğur Mumcu kavşağı olarak kullanılan yer, bugün üzerine yapılan köprü ve düzenlemeler ile yok edilmiştir. Yıllardır yapmış olduğumuz çağrılara sessiz kalan yerel yöneticilerin artık bu çağrımızı dikkate alarak kentimize, bu anma programlarımızı gerçekleştireceğimiz bir Uğur Mumcu meydanı kazandırmasını bekliyoruz. Görüyoruz ki bu talebimiz karşısında herkes kör sağır dilsiz. Bizlere unutturmaya çalışsalar da bunu asla başaramayacaklar, buradan sizlere söz veriyorum bu kente Uğur Mumcu’ya yakışır bir meydanı biz kazandıracağız.
“CİNAYETİN FAİLLERİ 29 YILDIR YAKALANAMADI”
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz sözünü hayatımıza sokan Sakıncalı Piyade Uğur Mumcu, bundan 29 sene önce bugün, 24 Ocak 1993 tarihinde, Ankara’da Karlı Sokak’taki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması suretiyle suikaste kurban giderek yaşamını yitirdi. 50 yıllık yaşamı 24 Ocak 1993 günü son bulduğunda geride onlarca kitap, yüzlerce makale bıraktı. Unutamayacağımız idealler bıraktı bizlere. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’yu ziyaretleri sırasında ‘cinayeti çözmenin, devletin namus borcu’ olduğunu belirterek adeta namus sözü verdiler ancak suikastın failleri aradan geçen 29 yıla rağmen yakalanamadı.
Tarihimizde yitirdiğimiz birçok değerimizi unutmamız mümkün değil; onlar ülkemizin aydınlık geleceği için mücadele etmiş olan değerlerimizdir; Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, Abdi İpekçi ve daha nice değerlerimiz.
“UĞUR MUMCU POLİS – MAFYA – SİYASET AĞINI ARAŞTIRIYORDU”
Hayalî mobilya ihracatını konu edinen mobilya dosyası, terörün silah kaçakçılığı ile ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı Silah Kaçakçılığı ve Terör ve Mehmet Ali Ağca’nın Papa’yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalar yaptı.
Rabıta ve 12 Eylül kitapları ile 1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edildi. En önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925 kitabı da 1991’de yayımlandı. Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu, 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce, polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı.
Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan’ın bir müddet Millî İstihbarat Teşkilatı için çalıştığını araştırması, Kürdistan Demokratik Partisi lideri Celal Talabani’ye götürülen silahlarla ilgili araştırması gibi birçok sebep gösterildi.
Suikastı; İslami Hareket, İBDA-C, Hizbullah gibi örgütler üstlendi. Suikastın arkasında Mossad’ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edildi.
Uğur Mumcu herkesçe bilinen araştırmacı-gazeteci kimliğiyle ülkemizde insanları uyandırmaya çalışan bir aydınlatıcı idi. Tarikat-Siyaset-Ticaret adlı çalışmasında da tarikatların siyasette geleceği noktayı 1988 yılında görmüş ve anlatmıştır. Kitabında Amerikan ve Arap emperyalizmini ve bu iki emperyalizmin din ekseninde buluşup ittifak kurarak, içerdeki işbirlikçileri aracılığı ile Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin altını oymalarını anlatmıştır. Bu açıklamaları halâ geçerli olup Türkiye Cumhuriyeti’nin altının oyulduğu da 15 Temmuz darbe girişimi ile ortaya çıkmıştır.
“29 YIL ÖNCE SÖYLEDİKLERİNİN DOĞRULUĞU BUGÜN ORTAYA ÇIKIYOR”
Uğur Mumcu’nun teşhisleri bugünkü Türkiye’de de geçerlidir ve bugün de ülkemizde olup bitenleri anlamamıza yardım ettiği için 29 yıl önce katledilmiş olmasına karşın halâ yaşamaktadır. 29 yıl önce anlattıklarının gerçekliği, onun araştırmalarından ve halkı uyandırıyor olmasından rahatsız olanlara, sonraki yıllarda anlatacaklarının önünü almak gerektiğini düşündürtmüş olmalıdır ki; bu hain suikast ile onu ortadan kaldırmak istemişlerdir. Aradan geçen zaman, Mumcu’nun teşhislerinin doğruluğunu daha da pekiştirmiş, daha iyi anlaşılmasını ve haklılığını ortaya koymuştur. Zamanın muktedirleri, onun teşhislerini ciddiye alıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekası için önlemler almış ve Mumcu’ya sahip çıkabilmiş olsaydılar bugüne daha güzel bir ülke bırakmış olmaları ile anılabilirlerdi.
Bütün bu sebeplerden dolayı Uğur Mumcu’yu anmak, Atatürk’ü anmaktır. Antiemperyalist olmaktır. Cumhuriyetçi olmaktır. Emekçilerden, ezilenlerden yana olmaktır. Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’nden yana olmak demektir.
Bizler de emekçi ve ezilenden yana olan, antiemperyalist, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini savunan cumhuriyetçi Atatürkçüler olarak bugüne kadar olduğu gibi, bugün ve sonraki yıllarda da Uğur Mumcu’yu anmaya, anlamaya devam edeceğiz.”