ETTEN, sütten, yumurtadan, baldan, pekmezden vazgeçeriz de.. Ekmeksiz olmaz!
En temel gıda neticede. Pilavla, makarnayla ekmek yeriz biz, karnımız doysun diye.
Bir parçası yere düşse, alıp üç kere öper alnımıza koruz; nimettir yani.
Ekmek, bereketin simgesi.
Kimi düğün geleneklerinde, içine altın konur meselâ. Evlenen çiftin hanesinden bereket eksik olmasın faslında.
Ekmeğe dair nice deyimler, atasözleri üretmişiz.
Ekmekle oynamak… Ekmeği taştan çıkarmak… Ekmek elden su gölden… Ekmek aslanın ağzında… Ekmeğe kan doğramak gibi.
Ekmek mühim yani.
***
TÜKETİCİNİN iyice tükendiği bu ekonomik kriz ortamında, tuvalet kağıdına, peçeteye, Ayçiçek yağına, benzine, mazota, şuna buna yapılan fahiş zamlara öfkeliyiz ama..
Mevzu ekmek olunca, elli kuruşluk zamma bile tahammülümüz yok.
Neden?
Her şeysiz olur, ekmeksiz olmaz çünkü.
***
BU memleket, ekmeğin maliyet hesabı üzerinden Belediye Başkanı ile gazetecinin bitmek bilmeyen kavgalarını da gördü yıllar yıllaaar önce.
Sami Gökdeniz’in Belediye Başkanlığı döneminde.. Fırıntaş’ın yaptığı üç kuruşluk zam üzerinden, aylarca ekmek maliyet hesapları yapıp Belediye yönetimine kök söktüren bir gazeteci Ekrem Balıbek abimiz verdi rahmetli.
Gökdeniz ölmedi; Allah sağlık ve uzun ömür versin kendisine.
“O günleri biraz anlat” deseniz, uzun uzun anlatır.
Bugünün Fırıntaş’ı, tam buğday veya kepekli ekmek tüketiminin fazla olduğu semtlere beyaz ekmek dayatıyor meselâ.
Fırıntaş ekmeği satan bakkalcısı marketçisi tam buğday, sarı buğday, kepekli falan istiyor; Fırıntaş ise beyaz ekmek dayatıyormuş. Bu sebeple Fırıntaş ekmeğini satmaktan vazgeçip başka fırınlarla anlaşan bakkallar, marketler varmış Balıkesir’de.
Bittabi, özel sektörün rakamlarıyla arasında pek fark yok şu anda.
***
ÖZEL sektör dedim de..
Eskiden çarşı ekmeğinin gramajı ve fiyatı belirlenir, Esnaf Odaları Birliği veya Ticaret Odası onaylar; onun dışında fiyatlandırma olmazdı. Bazen rekabet olsun diye kabul edilmiş fiyatın altında satan da çıkardı tabi.
Şimdi envai çeşit ekmek var.
Serbest piyasa ortamında, herkesin kafasına göre gramaj ve fiyat belirlediği bir ortam aynı zamanda!
İki gün önce dokuz liradan aldığın köy ekmeği, on üç lira olabiliyor meselâ.
Ya da kabuğuna, şekline bakıp köy ekmeği diye alıyorsun; o yaş mayalı, kalın kabuklu, sımsıkı ekmeği ara ki bulasın. Beyaz ekmek gibi bir şey çıkıyor içinden.
Sarı buğday ekmeği diyor, normal unla sarı buğdayı karıştırıp mahur yapıyor.
Tam buğdayda beklediğin esmerliği göremiyorsun.
Çeşitlilik iyidir, herkesin damak tadına, yeme alışkanlığına göre ekmek çeşidi mevcut.
..ve fakat fırsatçılığın tavan yaptığı bu ortamda, “una zam, mayaya zam, suya zam, elektriğe zam, doğalgaza zam” deyip, beş liraya aldığın ekmek on liradan piyasaya sunuluyor!
***
EKMEĞİ kim denetliyor?
Zabıta zaman zaman fırınları kolaçan edip hamuru terazide tartıyor ama..
Kullanılan un, ekmeğin cinsi, fiyatlardaki yükseliş gözardı ediliyor galiba.
Yani sadece tartı ve imalathanenin hijyeni üzerinden yapılan denetimler bunlar.
Fiyat nasıl belirleniyor?
Beyaz ekmeğin, pidenin, simidin ortak gramajı, ortak fiyatı var da..
Diğer ekmek çeşitleri için aynı durum söz konusu değil. İşletme, kendi maliyet hesabı üzerinden fiyatlandırma yapıyor.
Bunun bir tabanı tavanı da yok.
Unlu mamul adı altında üretilen poğaçanın, kurabiyenin, şunun bunun fiyatı da yine işletmenin inisiyatifinde.
Her şeyin fiyatının ikiye üçe katlandığı bu ortamda, ekmek fiyatının aynı kalmasını beklemiyoruz elbette.
Ama bir farkla…
Ekmek bu, başka şeye benzemez.
O sebeple, ekmek çeşitliliğinde de bir fiyat ölçüsü, bir ayar, bir kontrol olmalı.