Alevi inancına sahip vatandaşların yas ayı olarak bilinen Muharrem Ayı ile ilgili Alevi Dedesi Mucur Oğuz POLİTİKA’ya açıklamalarda bulundu. Muharrem Ayı’nda tutulan oruçtan, aşureye kadar yapılanları anlatan Alevi Dedesi Mucur Oğuz Muharrem Ayı’nın kendileri için kutsiyetini anlattı.
Balıkesir Ege-Marmara Çepni Aşireti Türk Soyunun inanç önderi, 1243 Kösedağ Savaşı’nda şehit olan Köse Süleyman soyundan gelen Alevi Dedesi Mucur Oğuz Muharrem Ayı’nın kutsiyeti ile ilgili verdiği bilgilerde en başından günümüze kadar tutulan oruçlar hakkında bilgiler vererek, Muharrem Ayı’nın kendileri için anlamını gazetemize anlattı.
“ORUÇ NEFSİ ISLAH DEMEKTİR”
Alevi Dedesi Mucur Oğuz yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Matem-i Muharrem ayından önce oruçtan bahsetmek gerekiyor. Biz, Kur’an’a, buyruğa, fıkha, kelama inananlar olarak Muharrem Ayı’nın kutsiyetini 10 Muharrem’e gelinceye kadar normal bir oruçmuş gibi aslımızın, neslimizin getirdiği şekilde devam ediyordu. Ancak, Hz. Hüseyin’in Kerbela’da İslam için, nesli atası Peygamberimizin İslam dinini yaşatmak için elinden geldiğinde ailesini, malını, mülkünü, hısımını, akrabasını, sevenlerini İslam için davet edip, yaşatmasını sağlamak için Kerbela’da verdiği önemi arz etmek istiyorum. Oruç; Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde de belirtildiği gibi nefsi ıslah; şeytani düşünceden uzaklaşma, rahmani düşüncede inancı yaşatma, sabır, vakar, susmak, tahammül etmek, ibadeti layığı bir şekilde kimseyi üzmeden, kırmadan, gücendirmeden Allah’a karşı sabırla, vakarla, nefsi şeytani düşüncelerden uzaklaştırma olarak değerlendiririz.
“HZ. HÜSEYİN’İN ŞEHADETİNDEN SONRA MATEM ORUCUNA DEVAM EDİYORUZ”
Bu oruç daha önce neşe içinde, zevk ile yaşatılırken İmam Hüseyin’imizin Kerbela’da İslam için verdiği şehadetten sonra O’nun öteden beri Alevi-Kızılbaş olarak yaşatanlar olarak taviz vermeden İslam dininin kaybolmasını, yok olmasına müsaade etmeden yaşatanlar olarak biz, Kerbela’da aynı şekilde İmam Hüseyin’in etrafında toplanıp İslam dininin yaşatılmasında ne gerekiyorsa; canımızla, kanımızla, her türlü şartlarda İslam’ın yaşatılması için kendimizi İmam Hüseyin’le beraber O’nun yaşadığını içimizde, nefsimizde, soyumuzda, boyumuzda, sülalemizde, ırkımızda yaşatmak için o günden bu güne devam ettiriyoruz.
“BİZİM İÇİN KERBELA İSLAM DİNİNİN DİK DURUŞUDUR”
Bizim için Kerbela İslam dinidir, İslam dininin dik duruşudur. İslam dinine verilen önemdir, İslam dinine verilen kutsiyettir. Evladımızın şehadetinden taviz veririz ama İslam dini kesinlikle bir zerre yozlaşmasından, terk edilmesinden taviz vermemeye canımız pahasına gayret ederiz.
“MUHARREY AYI’NIN 1’İNDEN 12’SİNE KADAR ORUÇ TUTUYORUZ”
İmam Hüseyin’in şehadetinden sonra her yıl Muharrem Ayı’nın 1’inden 12’sine kadar; hele hele 10 Muharrem’de o gün mümkün mertebe ailemizle dahi konuşmamak, inzivaya çekilmek, Allah’ı, Peygamberi, Peygamberin Ehli Beyti’ni, hele hele İmam Hüseyin ve Kerbela’da bu inanç için şehit olan sabi sübyanların ruhlarının huzur içinde Allah katında yaşamasını içimizde kabul ederek, bunu devamlı misyon olarak yaşatmaya gayret ederiz. Muharrem Ayı’nın 10’undan önce bir de ceddi alamızın Peygamberimizin ve Peygamberimizin öncesindeki Nuh Peygamberlerimizin öteden beri yaşata geldiği bir aşure var. O’nu da yine Peygamberimize gelinceye kadar yapılan bu aşure töresini devam ettirmeyi elden bırakmamışız.
“ORUÇ HZ. ADEM’DEN BU YANA VAR”
Aşureden önce Matem-i Muharrem. Muharrem Arabi ayların ilk ayıdır. Muharrem Ayı’nın bizler için aşureden önce de kutsiyeti var. Mesela Adem Peygamberimiz eşi Havva Anamızla birlikte cennetten kovulması sonrasında yaşadıkları pişmanlıktan dolayı tövbe etmesi ve tövbelerinin kabul görmesi Muharrem Ayı’ndadır. Hz. Adem ve Havva tövbelerinin kabul edilmesiyle oruç tutmuşlardır. Oruç’un kutsiyeti zaten buradan başlıyor. Orucun kutsiyeti, sabrı, nedameti, pişmanlığı Allah katında kabul edilmesinin değeri buradan anlaşılıyor. Ondan sonra Nuh Peygamberin gemiden kurtuluşuna ramak kala bütün gemideki erzakları son raddeye geldiğinde karanın görünmesiyle onlar bütün gemideki erzakları toplayıp bir kazanda kaynatmasıyla aşure ortaya çıkmıştır. O gün Nuh Peygamberimizin aşuresi kaynarken karanın görünmesi şükrüne iki gün oruç tutması Muharrem Ayı içindedir. Zira Halil İbrahim Peygamberin Nemrut’un ateşinden kurtulması için tuttuğu iki gün oruç var. Musa Peygamberin Firavun’un şerrinden kurtulduğundan dolayı Cenab-ı Allah’la bin kelam görüşüp, tanıştığında şükür niyetine O da iki gün oruç tutmuştur. Balığın karnından kurtuluşu için Yunus Peygamber bir gün oruç tutmuş, Eyüp Peygamber bütün vücudunu kurtların sarmasıyla Cenab-ı Allah’a “yarabbi dilimi bari seni zikretmek için bana bağışla” demesiyle sözünün Allah tarafından kabul edilip bütün kurtlardan kurtulması için şükür niyetine o da bir gün oruç tutmuştur. Yakup Peygamberin Yusuf Peygambere kavuşmasına şükrederek o da oruç tutmuştur. Bunlar hep Kur’an-ı Kerim’de belirtilmiştir.
“BİZLER RAMAZAN ORUCUNU DA TUTUYORUZ”
En sonunda da Hira Dağı’nda Hz. Muhammed’in ve Hz. Ali’nin oruç tutup aşureyi kaynatıp fakire fukaraya dağıttıktan sonra Mekke’den Medine’ye hicrete öyle başlamıştır. Bunlar Kerbela Olayından sonraki tutulan oruçlardır. Yoksa Kur’an-ı Kerim’de ayan beyan Bakara Suresi 587’nci ayeti gereğince Ramazan Orucuna gelinceye kadar bu oruçlar belirtilmiştir. Ancak bütün bizim inananlar için Ehli Beyt’e, Rasulullah’a, İslam dinine inananlar için devam ettirdiği oruç Bakara Suresi’nde Mekke’den Medine’ye hicretten sonra gelen oruçtur Ramazan Orucu. “Benden sonra itilafa düşmeyesiniz diye size Ramazan Orucu farz kılınmıştır” diyor. Biz Ramazan Orucunu da tutuyoruz. Ramazan Orucunda da bizim Hz. Ali’nin şahadeti var. O da İslam için kendini feda etti ve onun içinde orucumuz var. Ramazan’da Kur’an-ı Kerim’in Peygamberimize vahiy edildiği gün olduğu için o gün de bizim üç gün orucumuz var. Bunlar sayılı günlerin orucu olduğu için, bizler için öteden beri Peygamberimizin atalarım dediği belirttiğim oruçları da peygamberimizin tutmasıyla 10 Muharrem’e kadar olan Peygamberimizin Hakka yürüyüşünden sonra 10 Muharrem’de Peygamberin Ehli Beytimdir dediği İmam Hüseyin’in yaptığının arkasında duran bizler için kutsiyet bu kadar önemlidir. Devamını sağlamak, İslam dininin geleneğini, inancını, töresini devam ettirmek elimizden geldiğince Muharrem Ayı’nın kutsiyetini elden bırakmamaya çalışıyoruz.
“ÖNCE ORUÇ TUTAR SONRA AŞURE KAYNATIRIZ”
Önce Matem Orucunu tuttuk, ondan sonra Peygamberimiz ve ona gelinceye kadar diğer peygamberlerin tuttuğu orucun devamı için aşureyi ondan sonra kaynatırız. Dosta, garip gurabaya, yetim, hısım, akraba ile paylaşırız, dağıtırız. Bizim inancımızda güncelleme yok. Öteden beri İmam Hüseyin’imizin şefaati hepimizin hanesine olsun, şehadetine kadar olan oruçlar sonraki kutsiyet bizim için önemli. Mateminin, kutsiyetinin Peygamberin, İslamın yaşaması, yaşatılması, bu misyonun ayakta durması, devamı için tavizsiz, elimizden geldiğinde, sağlığımız elverdiğince yerine getirmeye gayret ederiz. Canımız pahasına olsa gayret ederiz. Burada bizim soru olarak, inanç olarak saklısı, gizlisi olmayan bir şey bu. Her İslam dinine inananın aslında bunu bizimle beraber yaşatması, sahiplenmesi gerekiyor.” (POLİTİKA)